Eğri oturup doğru konuşalım. Milli maça
hazırlık süreci, milli maç algısı, milli futbolcuların
tatil/
transfer meşguliyeti,
teknik direktörün kafa karışıklığı ve hemen her maçta
sakatlıklar nedeniyle değişmek zorunda kalan on bire bakınca...
Brüksel’deki beraberlik piyangodur!
Kötü bir maçtan olabildiğince iyi bir sonuç çıkardık.
Fazlasını hak ettik mi ?
Hayır...
Belçika hak etti mi ? Kesinlikle hayır. Şunu da görmeli; adamlar maçın üçte ikisinde anormal
baskıyla oynadılar, üstelik
penaltı da kazandılar ama, beceremediler.
Yüreğimiz ağzımızda bir doksan dakika izledik.
Tipik defans hatasıyla bu kadar acele (!) bir gol, ancak bizim
takımımıza yakışırdı. Yine de
savunmaya fazla yüklenmeyelim. Sabri,
Serdar,
Servet ve Çağlar ilk kez birlikte oynuyordu. Hatalarla başladıkları maçı inanılmaz baskı altında taşıdılar. Yine de iyi dayandılar.
Dünkü skorun sigortası bence Volkan’dı. Hele Mertens’in öldürücü bir şutunu öyle bir refleksle yakaladı ki, bravo!
Milli Takım’ın asıl sorunu orta alanda sergilendi. Evet, sezonun en parlak, en başarılı oyuncuları,
Selçuk Şahin,
Selçuk İnan ve Emre... Ne yazık ki, oyunun bütününe baktığınızda savaşmadan, direnmeden, üretmeden oynadılar. Emre’ye fazla sözümüz yok.
Selçuk Şahin, savunma görevlerinin dışında yok gibiydi. Savunma işini de beceremedi. Selçuk İnan, zaman zaman göz doldurdu. Hücuma iyi toplar attı. Ama sonunu getiremedi.
Burak, Kazım ve
Arda, yardımlaştıklarında, orta alandan top aldıklarında iyi işler yaptılar. Arda’nın yaratıcı oyunla yaptığı asist, Burak’ın golü, takdire değer. Kazım da çalıştı. Ancak arkadaşları, onları yeteri kadar oyuna sokamadı. Belçika maçından alacağımız
ders şu olmalı:
Hazırlık süreci boyunca beraberliğe razı bir havaları vardı, öyle oynadılar. Beraberliğe razı olma hali, topu ve oyunu
kontrol altında tutmayı gerektirir. Biz böyle savunma ağırlıklı oyunları oynayamayız. Kendi alanımıza yaslanarak oynamanın da garantisi yoktur. Milli Takım, dün işi şansa bıraktı. Şans her zaman bize gülmeyebilir! Bu oyun anlayışı da bizi
Euro 2012’ye götürmez!
Hiddink açısından da tablo karanlık. Orta alanın dökülmesine, çocukların yorulmasına uzun süre
seyirci kaldı. İlk değişikliği 76’da Burak-
Mehmet Ekici ile yaptı. Sonra Selçuk İnan Mehmet
Topal (Dk. 78) ve sakatlanan Arda ile
Semih (85)... Ne taktik bir hamle, ne de fizik güç yenilemesi... Hocamız yeterince konsantre değildi.
Uçan Hollandalı (Flying Dutchmann) yelkende özel bir sınıftır.
Şimdi merakım şu: Bizim Hollandalı Hoca’nın sınıfı ne acaba?