Anayasa, Türklük, Kürtlük


Seçimler sonrasında Türkiye'nin ana gündem maddesi olacak olan Anayasa değişikliğinde, tartışmanın bir boyutunun, Türklük-Kürtlük noktasında toplanacağı anlaşılıyor. Anayasa'da "Türklük vurgusu" hakim. Ulus devlet yaklaşımı bu vurguyu ve onunla bağlantılı olarak "Türkleştirme" politikalarını getirmiş. Bugün bu politika, karşıtını doğurdu ve Kürt siyaseti, "Kimlik mücadelesi" etrafında odaklaştı. Kürtler, Anayasa'daki Türklüğü etnik aidiyet olarak görüyor ve "Eğer Anayasa etnik aidiyetleri zikredecekse "Kürtler"i de zikretsin" diyor. Leyla Zana, "Hükümete ortak olmak bize yetmez, devlete ortak olmak istiyoruz" demiş mesela. "Statü istiyoruz ve devlet vermezse bunu fiilen başlatacağız" söylemi de gelip buraya dayanıyor. Dolayısıyla, Anayasa tartışması gelip buraya odaklanacak. Denklem şöyle kurulacak: Ya Anayasa'daki Türklük vurgusu ortadan kalkacak ve "Türk" dahil her etnisitenin altına gireceği genel bir şemsiye, mesela "Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı" konsepti gelecek ya da şayet "Türk"e vurgu yapılacaksa, Kürtler hemen peşinden olmak üzere diğer etnik aidiyetlere de vurgu yapılacak. Yani etnik aidiyetlerdin sayılması söz konusu olduğunda, Türk'ün yanına Kürt'ün eklenmesi kafi gelmeyecek. Çünkü bu durumda diğer etnik aidiyet mensupları da "Neden biz yokuz" sorgulamasını başlatacak. Bu tartışmanın kolay olmayacağını tahmin etmek zor değil. Bu tartışmalar, etnik aidiyetleri tutku niteliğine büründürebilir ve ayrışmaları derinleştirebilir. "Türk vurgusu" noktasında en büyük tepkinin, "Türklük etnisite değil, daha kapsayıcı bir kimlik" yaklaşımı ile "Türklük de Kürtlük gibi bir etnisitedir, dolayısıyla eşit muamele görmeli" yaklaşımı arasındaki farktan kaynaklanacağı tahmin edilebilir. Zor olacak ama Türkiye buraya gelecekti ve geldi. Nureddin Coşan'ın çağrısı: Önce İskenderpaşa.com internet sitesinde kondu, sonra Akra FM'de kısa aralıklarla sesli olarak yayınlandı, yayınlanıyor. Muharrem Nureddin Coşan'ın bir çağrısı idi bu. Nureddin Coşan, merhum Esad Coşan Hocaefendi'nin oğlu ve şu anda "Cemaatin büyüğü." Bildiri, vurgulu biçimde seçimlerde barajı aşması için MHP'nin desteklenmesini tavsiye ediyor. Böyle bir çıkışın, seçim sürecinde çok özel anlam kazanması gayet tabii. Bildirinin net destek çağrısı bölümü şöyle: "Şimdi silkin, şimdi uyan, dengeleri boz. "Bozkurtlara" fırsat ver, yol ver, oy ver. Çeki düzen versin, destek olsun dostlara, fayda versin, tek yürek olsun iyiler. "Sağduyu'nun" mevcut hükümeti kuran partiye ilk genel seçimlerinde tek başına iktidar olmasıyla sonuçlanan verdiği şartlı destekle bile hâlâ maalesef insanlık için, inananlar için beklenenleri gerçekleştiremeyen Sayın Başbakan, MHP'li kardeşlerin barajı aşamayacağını bekliyor. Haydi! Yalnız bırakmayalım meydanda özgürlükler vadedegelen arkadaşı. MHP'li kardeşlerim, barajı aşın da, sizinle birlikte, daha önce söz verip de yerine getiremeyenler için bir telafi fırsatı doğsun." Bu ifadelerden, "Başbakan beklenenleri veremedi, MHP Meclis'e girerse Başbakan'a destek olur" gibi bir anlam da çıkıyor. Cemaat tabanından bana ulaşan bilgiler, önemli ölçüde şaşkınlık, biraz hüsnü zanla, "MHP Meclis'e girsin, AK Parti'ye yardımcı olsun" gibi bir yorumlama, biraz MHP ve kasetler bağlantısından yola çıkarak "Acaba sitemiz hacklendi mi" soruları şeklinde... Her halükarda ilginç bir durumla karşı karşıyayız. Benim içimden ise "Bir cemaati böylesine bir partiye angaje etmek sağlıklı mı" soruları geçiyor. Dilerim cemaat bir yara almasın ve derin tartışmaların içine sürüklenmesin. Bir düzeltme: Medzehra adına bir uyarı geldi. Medzehra'nın Zehra grubu ile alakası olmadığını, PKK, KCK ve BDP ile ortak çalışmalarının söz konusu olmadığını bildirdiler ve "Biz İslami ve salt ümmetçi anlayışımızı sürdürüyoruz" dediler. Bu açıklamayı çok önemsiyorum.
<< Önceki Haber Anayasa, Türklük, Kürtlük Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER