Bir önceki yazıda 'Anlaşma tamam, 13 Haziran'a kadar
kaset yok' demiş ve kendilerini 'farklı
ülkücü' olarak tanımlayanlar ile MHP yönetiminin uzlaşmaya vardığını anlatmıştık.
Aynı konuyu açarak devam edelim.
Kasetler üzerinden MHP'ye
operasyon yapıldığı açık. Bir başka ifadeyle MHP
ameliyat ediliyor. Fakat görünen o ki kasetçiler doğrudan Bahçeli'yi değil, öncelikle
kurmay kadrosunu
hedefe oturtmuş. Bahçeli'den sonra ismi geçenler bir bir
tasfiye edildi.
Mevcut durumda 'elde kalanlar'a baktığımızda partide Bahçeli sonrası genel başkanlığa niyetlenebilecek herkes kıyısından köşesinden skandala bulaştırıldı.
Şöyle ki; kendilerine 'farklı ülkücü' diyen grup Bahçeli'ye yazdığı ilk tehdit mektubunda birçok isme yer verdi. Bahçeli'ye hitaben "Meral Hanım, Zuhal Hanım, Mansur Bey, Celal Bey sizi uyarmadılar mı" denilerek partinin ağır toplarından
Meral Akşener, Zuhal
Topçu,
Mansur Yavaş ve
Celal Adan sahaya çekildi.
Aynı mektupta Bahçeli'nin
istifa etmesi ve partiyi
Oktay Vural'ın
seçime, sonrasında da kongreye götürmesi isteniyordu.
Şimdi tüm bunların ne anlama geldiğine bir de şu açıdan bakalım. Bu mektupla MHP'de Bahçeli sonrası genel başkanlığa en yakın iki isim;
Oktay Vural ve Mansur Yavaş'ın isimleri lekelenmiş oldu. Her iki ismin olayla ilgisi olmasa da kasetçiler kendilerini Vural ve Yavaş'ın arkasında konumlandırdılar. Hakeza diğer isimler de şaibeye bulaştırıldı.
Ekarte edilen kurmay kadro sonrası geriye kim kaldı?
Uzun zamandır kanal kanal dolaşan, '
temiz kalmış' bir isim
Ümit Özdağ. Yani seçim sonrası olası bir lider değişikliğinde en güçlü
aday Ümit Özdağ dersek abartı olmaz. Üstelik mesajları da 'aranan lider benim' kıvamında.
Süreç, Kemal Kılıçdaroğlu'nun
CHP'nin başına getirildiği kaset sürecine çok benziyor. Fakat burada bir farklılık var. Seçimden sonra yapılacak bir kaset operasyonu ile MHP'nin başına gelecek yeni genel başkan tıpkı Kılıçdaroğlu gibi 'kaset mamulü' olacaktı. O yüzden operasyon seçim öncesi yapıldı. Böylece hem rakipler ekarte edildi hem de
fatura hükümete kesildi.
Öncelikle şunu söyleyelim, Bahçeli sonrası MHP'de işler kolay. Diyelim ki Ümit Özdağ partinin başına geldi. Kendisine ayak bağı olacak, tabiri caizse bir '
Önder Sav'ı olmayacak.' Çünkü kaset operasyonu, başta
Bülent Didinmez olmak üzere MHP'deki tüm mevcut Önder Sav'ları uçurdu.
2006 kongresinde
tekme tokat partiden kovulan Ümit Özdağ, seçimler öncesinde bir anda Bahçeli'nin aldığı inisiyatifle
vekil listesinde yer aldı. Acaba geçmişte doğrudan Bahçeli'yi hedef alan, bu yüzden
ajan ilan edilip dışlanan Özdağ'ın birdenbire partide etkin konuma gelmesi için Bahçeli'yi kim, nasıl ikna etti?
Bu da
cevap arayan sorulardan birisi.
Peki nasıl bir MHP dizayn edilmeye çalışılıyor?
Kaset operasyonunun hedefi CHP'de olduğu gibi 'yeni CHP' yapmak değil. Deniz Baykal'ı devirerek yerine Kemal Kılıçdaroğlu'nu getirenlerin hedefi, Kürtçülüğü de içine alan hem doğuda hem batıda oy alabilen bir parti inşa etmekti.
Bahçeli'yi devirerek yeni bir MHP yapmak isteyenlerin (ki bu süreçte en güçlü aday Ümit Özdağ) amacı ise
AK Parti karşısında güçlenmiş, hem Meclis'te hem
sokakta var olabilen 'operasyonel milliyetçi bir blok' inşa edebilmek. Bu blok içinde elbette ulusalcılar, ülkücüler ve sağıyla soluyla Türk milliyetçileri yer alacaklar.
Bahçeli ve kurmayları MHP'yi bir merkez parti olarak tasarlamak istiyorlardı. Fakat kaset operasyonlarıyla MHP'yi dizayn edenler iktidarı hedeflemeyen, AK Parti'ye kayması muhtemel milliyetçi sağ oyları elinde tutabilen, Meclis'te ve aynı zamanda sokakta olabilen,
PKK tarafından planlanan sokak hareketlerine karşı eyleme geçebilecek bir parti görmek istiyorlar.
Şurası kesin. MHP
baraj altı kalmayacak. Ama aynı zamanda seçim sonrası Bahçeli de o koltukta oturamayacak. MHP'yi dizayn edenler bir yandan Ümit Özdağ gibi isimlerin önünü açarken bir yandan da muhtemel rakiplerini 'farklı ülkücüler'e bulaştırıp ekarte ettiler.
Karşımızda ince hesaplanmış bir
siyaset mühendisliği var.