Ülkemizde
siyaseti kolaycılığa yönelten tavır "bir projeniz var mı ya da hangi projeleriniz var" sorusu bağlamında ortaya çıkar.
Çünkü bu söylem bizatihi siyasetin kendisini, siyasetin kimliğini yok sayan, bu kimliğin unsurlarını oluşturan ideolojik çerçeveyi, bu yoksa en azından politik eğilimi görmezden gelen bir anlayışı ifade eder.
Söylem ve siyaset arasındaki ilişki o kadar belirleyicidir ki o söylemin dilinden, kavramlarından ve mantığından siyasete nasıl bakıldığını anlamak çok zor değildir.
Siyaseti öncelikle "projeye, proje sayısına" indirgeyen söylem aslında bir mühendislik yaklaşımıdır. Siyasal mühendisliği yansıtan bu anlayış, elbette ki bu projecilikle siyasetin özne-nesne ilişkisini kaybetmesine sebep olarak, siyaseti asıl meselesinden uzaklaştırabilir.
Projecilik
Türkiye seçime giderken proje yarışları hız kazanmaktadır. Bu projelerin birbirine benzemesi, hatta partiler arasında bir nevi
kopya çekme anlamına gelecek benzerliklerin ortaya çıkması da şaşırtıcı olmamalıdır.
Siyasetçilerin kamuoyuna sundukları projelerin birbirine benzemesi, aslında siyasette bir soruna işaret etmektedir. Çünkü eğer partiler veya siyasetçiler, meseleyi mühendislik düzeyinde, yan yana sıralanmış proje dosyalarından ibaret olarak kamuoyuna sunmaya başlamışsalar, gerçekten de orada siyaset tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.
Elbette ki bu ifadelerden partiler "proje üretmesinler, projelere uzak dursunlar" gibi bir şey çıkarılmamalıdır. Burada ifade edilmek istenen, siyasetin tabiatının
toplum-devlet arasındaki ilişkileri kapsayacak, devleti, onun kurum ve araçlarını dönüştürmeye, yönetmeye dönük bir
eylem olduğu gerçeğini dikkate alarak, her projenin
teknik ve standart bir sorun çözme mekanizması olmaktan çok siyasetin asıl işlevine katkı yapacak, onu yansıtacak bir şekilde ortaya konması gereğidir. İşte bu ortaya konulmanın mantığı, dili ve yöntemi bütünüyle siyaset söylemiyle ilgilidir.
Bu söylemin taşıdığı ideolojiyi projelere yansıtması, onları politik bir problematiğin içerisinde biçimlendirmesi söz konusu değilse, proje denilen şeylerin her birisini DPT'nin,
TÜİK,
TÜBİTAK veya benzeri kurumların raporlarında ortaya konulan bürokratik-teknik projelerden öteye bir anlamı yoktur.
Kimliksizleşme tehlikesi
Bu noktada partilerin bu projelerinin siyasi kimlikleri, varsa ideolojileri açısında bir anlam ifade edip etmediklerinin tartışılıp tartışılmadığı önem kazanmaktadır. Partiler daha çok seçim öncesi çıkış yapma arayışlarını yansıtan, bu projelerin medyada ne kadar yer bulduğunu ve ne kadar ilgi topladığını merak etmektedirler.
Siyasal söylem, bir partinin veya politik aktörlerin esas itibarıyla birbirlerinden farklılıklarını ortaya koyduğu gibi, onların kimliklerinin de bir ifadesi hatta bir parçası, o kimliğin yeniden üretilmesine katkı yapan bir unsuru şeklinde değerlendirilmelidir. Bugün siyasi partilerin en önemli sorunlarının, siyasi kimliksizleşme tehlikesi olduğunu vurgulamak istiyorum. Bu kimliksizleşme siyasette vizyonsuzluğu olduğu kadar siyasetin işlevlerini kaybetme tehlikesini de beraberinde taşıyabilir.
O halde Türkiye'de siyaset kurumunun temel sorununun "proje üretmek değil" "siyaset üretmek" olduğunu göstermesi bakımından üzerinde durulması gerekli ve önemlidir. Siyaset üretemeyen partiler veya siyaset üretemeyen politikacılar, projecilik üzerinden, siyasal mühendislik yöntemiyle, bürokrasinin vesayetine girmeye
aday olurlar.