Yaklaşan seçimler her kesimde farklı anlamlar taşıyor.
AK Parti için anayasa yapabilecek çoğunluk elde etmek,
CHP'de yeni yönetimin rüşdünü ispat, MHP'de partide biriken
muhalif enerjiyi açığa çıkaracak ve
hesaplaşmayla sonuçlanacak bir sürecin başlaması diye özetlenebilir.
En rahat lider
Tayyip Erdoğan, tek başına iktidarına kesin gözüyle bakılıyor. 330'un üstü k
adayıfın kaymağı olacak. CHP ve MHP ise kritik eşikte duruyor. Kemal Kılıçdaroğlu'nun yüzde 30'un altında alacağı oy başarısızlık kabul edilecek. Başlangıçta estirilen suni rüzgâr,
psikolojik eşiği buraya taşıdı. Normalde yüzde 25 bile başarı sayılabilirdi.
MHP'de ise
barajın altında kalmak büyük, yüzde 15'in altı ise
küçük kıyamet demek. 2007'de alınan yüzde 14, başarının
doğal alt sınırı denilebilir. Aslında baraj tartışmaları Genel Başkan
Devlet Bahçeli'nin lehine bile dönebilir ve yüzde 11 başarı olarak sunulabilir. Bu çok düşük ihtimal, zira parti içi muhalefet, bırakın büyümeyi mevcudu muhafaza edemeyen yönetime hesap sorma imkânı bulacak. MHP'nin en büyük handikabı CHP ile arasındaki tahterevalli ilişkisi; aynı coğrafya ve benzer tabanlardan oy istiyorlar. Bu ise biri yükselirken diğerinin düşmesini netice veriyor. Türk
siyasetini dizayn etmeye çalışanların birinci önceliği Kılıçdaroğlu projesini yaşatabilecek oy oranına ulaşmak. Önceki seçimde CHP-MHP koalisyonu ciddi bir alternatif olarak denendi.
İlhan Selçuk dahi bu uğurda yazılar yazdı. Ama o plan tutmadı. Şimdi gücü dağıtmak yerine CHP'de teksif etmek yoluna gidiliyor. AK Parti'nin Erdoğan fenomeninden yoksun gideceği dört yıl sonraki seçime
hazırlık yapılıyor. Bir yıllık emekler ve alınan mesafenin heder olmaması, Kılıçdaroğlu'nun yerini sağlamlaştırmaktan geçiyor. Devlet Bahçeli, MHP'nin ve dolayısıyla şahsının tasfiyesini önlemek üzere iki kritik adım attı. Birincisi
Ümit Özdağ ve Engin Alan'ı aday yaptı. İkincisi 'cemaate' savaş açtı. Fakat kaleminin kırılmasını önleyemedi. Özdağ ve Alan ikincil önemi haiz isimler, şayet Mehmet Haberal'ı kapabilseydi MHP çemberi kırabilirdi. MHP'ye fikren daha yakın olmasına rağmen Haberal'ın CHP listelerinde olmasının anlamı '
mavi boncuğu' işaret etmek içindir. Unutmayın
Türkiye, aylarca "bu adam kim ve gücünü nereden alıyor ki
generaller hapiste ama o hastanede" tartışması yaptı.
Bahçeli'nin stratejisinin ikinci ayağı da hatalıydı. Zira siyaset mühendislerinin kararlarını revize etmelerinin zamanı geçmişti. Ayrıca Bahçeli kendisine verilen opsiyonu doğru kullanamadı. Dördüncü kez seçime giriyor ve barajı geçmesi başarı kabul edilecek bir liderin ötesine geçemedi. Yani siyaset mühendisleri açısından üzerine yatırım yapılmayı hak etmiyor. Okyanus ötesi ile tutuştuğu
kavga bürünebileceği '
mağdur' pozisyonu elinden aldı. Anadolu'da ona sahip çıkabilecek kitleleri küstürdü.
Hocaefendi ve Hizmet'e yaptığı
hakaret ve iftiralar muhafazakâr kesimi bütünüyle partiye soğuttu. Söz konusu kavgayı,
kaset skandalını örtbas etmek adına yapması zararı büyüttü. Geleneksel Türk-
İslam tabanına izah edemeyeceği gelişmeleri bir de cemaat karşıtlığı ile kamufle etme çabası küskünleri çoğalttı. Ulusalcılık etiketiyle sahillerde oy avına çıktığında Kılıçdaroğlu'na
tercih edilmesi için hiç sebep yok. Tahterevalliyi yöneten ve kimin aşağıda kimin yukarıda olacağına karar verenlere niye sesini çıkaramıyor, anlamıyorum.