Kaset skandalı ilk
CHP'yi vurdu.
Hedefteki isim Genel Başkan Deniz
Baykal'dı.
Zaten... Kurban Baykal olunca, başkasına da lüzum kalmıyordu.
Tam bir yıl sonra... MHP'de olay daha farklı gelişti.
Arka arkaya... Üst düzey parti yöneticilerinin
kasetleri patladı.
Kasedi ortaya çıkmamıştı belki ama... Hedefteki isim, kurmayları üzerinden vurulan Genel Başkan Devlet Bahçeli'ydi.
Lakin... İki partiyi derinden etkileyen kaset olaylarının arasındaki tek fark bu değil.
Olaylar ve sonuç alma biçimi birbirine çok benzese de... Partilerin ve liderlerin krizi yönetme biçimi çok farklı...
Gelin birkaçına birlikte bakalım:
Baykal, kasetteki iddiayı reddetmedi. "Komplo" dedi. Üç gün sonra
istifa etti. Fakat istifa ederken, "
okyanus ötesini", yani Pensilvanya'yı bunun dışında tuttu.
Bahçeli, ilk görüntüler ortaya çıkar çıkmaz... Derhal "gereğini" yaptı... Kelleler gitti... "Suçlu" ise hemen bulunmuştu: Okyanus ötesi.
Baykal'ın kaseti "Varan 1"di. Yani, sırada başka kaset veya kasetler olabilirdi. İstifa kararı ile bunların önünü aldı. Dosyayı kapattı.
Bahçeli de sırada başka kasetlerin olduğunu biliyordu. Dört yöneticisini kasetlere
kurban verdikten sonra meydan okudu: "Artık kimseyi istifaya davet etmeyeceğim. Sorumluluk benim."
Baykal, istifa ettikten sonra partisini bırakmadı. Sürecin sadece kendisini değil, ekibini de
tasfiye ettiğini gördü. "
Onursal Genel Başkan" kontenjanından tekrar
aday oldu ama bugünkü CHP artık eski CHP değildi.
Önder Sav
depremi,
Ergenekon sanıklarının aday gösterilmesi, Oda TV olayı ve başka gelişmeler üst üste geldi. Baykal, daha en başında, doğrusunu yaparak "şeref tribününe" geçmişti.
Bahçeli, süreci yönetebileceğini düşündü. 4 kelle gittikten sonra 6 yöneticisinin daha kaseti yoldaydı. Kasetlerin içinde ne olduğu da belliydi. Bu taarruzu durdurabileceğini öngörerek büyük hata yaptı. Ne çare ki, deprem olmuş, tsunami
hesap edilememişti. Dev dalgalar, 6 MHP'liyi daha kapıp götürdü.
Özetle... Baykal olan biteni doğru okudu ve taktik hatalar yapmadı.
Bahçeli ise... İki gün önce söylediğini düzeltmek, önce suçladıklarını daha sonra onore etmek durumunda kaldı.
Seçimden sonra, Bahçeli'ye "onursal" bir
koltuk kaldı mı, o bile tartışılıyor artık.