Önceki gece yarısına doğru, oturduğum kallavi
koltuk sağa sola sallandı...
Televizyon kanallarından beklediğimiz haber az sonra geldi, 5,9 şiddetindeki depremin merkez üssünün
Simav,
Kütahya olduğunu öğrendik...
Dün de baktım...
Deprem, ilk sıradaki haber olmaya devam diyordu...
***
Dünya gündemine de bir göz attım, onlar ne konuşuyordu, merak ettim...
Onlarda, önceki gün konuşan ve tüm dünyanın
kulak kabarttığı Obama’nın
Ortadoğu ile ilgili önerileri gündemdeydi...
Obama’nın “yarına” ayar veren konuşması tabii ki bizi de çok derinden ilgilendirmekte...
En çok Obama’nın 1967 yılı önceki sınırlara dönülmesini ilk kez resmen seslendirmesi tartışılsa da, buna
İsrail’den ve dün Washington’u resmen ziyaret eden İsrail Başbakanı Netanyahu’dan sert bir tepki gelse de, ben konuşmanın özünü oluşturduğunu düşündüğüm şu uzunca bölümün altını çizdim:
“Ortadoğu ve
Kuzey Afrika halkları kendi kaderlerini ele aldı...
Zaman zaman sıradan vatandaşların değişime yol açtığı anlar olur. Yüzlerce protestocu sonra binlercesi sokaklara indi. Kurşunlara karşı eve gitmeye direndiler. Günler haftalar sonra
diktatör iktidarı terk etti.
Birçok yerde iktidar çok az kişinin elinde odaklanmıştı. İnsanların yargıya, bağımsız medyaya, eleştirel partilere ya da özgür ve adil seçimlere dönme şansı yoktu. Halkların kendi kaderini
tayin edememe durumu
bölge ekonomisine de etki etti.
Bazı
ülkeler petrol ve gazla zengin olsalar da bugünkü ekonomi bilgi ekonomisi. Sadece topraktan çıkanla olmaz. Bu zorluklar karşısında bölgede birçok lider halklarının öfkesini başka yere yöneltmeye karar verdi. Batı, İsrail düşmanlığı öfkeyi gösterecek kanallar oldu.”
***
Satırları çizmeye devam ettim:
“Yeni bir nesil çıktı ve onların sesi bize ‘değişim reddedilemez’ dedi.
Şiddetsizliğin ahlaki gücüyle halklar, teröristlerin on yıllardır yapamadığını 6 ayda yaptı.
Bölgedeki temel çıkarlarımız: Terörizmle mücadele, nükleer silahların önlenmesi, İsrail’in güvenliğine
destek, Arap-İsrail barışı. Biz çıkarlarımızın halkın umutlarına düşman değil, destekçi olduğuna inanıyoruz. Sadece bu çıkarların peşinde koşan bir strateji aç karınları doldurmaz, halkın aklındakini konuşmasına izin vermez. İnsanların ABD çıkarlarını bizim zararımıza olacak şekilde sürdürüyor anlayışını değiştirmemiz lazım.
Bu yüzden Kahire’de 2 yıl önceki
diyalog girişimimizi karşılıklı çıkar ve saygı üzerinden genişletmeye başladım.
ABD,
Tunus’taki seyyar satıcının onurunu diktatörün ham iktidarından daha değerli görüyor.
Dünyayı olduğu gibi kabul etmeden önce olması gerektiği gibi yapacak şansımız var ama bunu alçak gönüllülükle yapmalıyız.
İnsanları Tunus ve
Mısır sokaklarına biz çıkarmadık. Her ülkede temsili
demokrasi olmayabilir, çıkarlarımız her zaman bölgedeki uzun vadeli vizyonla uyumlu da olabilir.
Ama ABD bölge halkına şiddet kullanılmasına karşıdır. ABD bunlara inanır: Özgürce konuşma hakkı, özgür toplanma, din özgürlüğü kadın-erkek eşitliği, liderini seçme hakkı.
Ekonomik ve siyasi reformları destekliyoruz. Desteğimiz ikincil bir çıkar değildir, birincil önceliktir ve somut faaliyetlerle ortaya konmalıdır.”
***
Obama’nın önceki günkü konuşması maalesef “ulus-devlet” anlayışıyla tartışılmakta...
Hâlbuki ABD Başkanı “Bilgi Çağı”nın kodlarını veriyor...
“Bazı ülkeler petrol ve gazla zengin olsalar da bugünkü ekonomi bilgi ekonomisi” diyorsa...
“ABD, Tunus’taki seyyar satıcının onurunu diktatörün ham iktidarından daha değerli görüyor” diyorsa...
“ABD bunlara inanır: Özgürce konuşma hakkı, özgür toplanma, din özgürlüğü kadın-erkek eşitliği, liderini seçme hakkı” diyorsa...
Bu yarınki anlayışı ve siyasal sistemi de tanımlamakta...
Üstelik bunlar, ABD’nin iradesini de aşarak yürümeye devam eden zamanın ruhu ve tarihin temposunun iradesi...
Kritik soru şu: Bu yeni çağa hangi ülke, nasıl ve ne kadar bir sürede uyabilecek?
Ve tabii
Türkiye ne yapacak?
Çağa uyum sağladıkça huzurlu, sağlayamadıkça da kaotik bir ortamın avı oluyorsunuz...
Biz genellikle ikinci kategoride olduk...
Bakalım bu kez bu kaderi yırtabilecek miyiz?
Umarım bugünkü körlükten kurtulup “zamanın ruhunu” keşfederek, kendimize bu yeni çağda bir yer bulabiliriz.