"Tam gerçeği hiç öğrenemeyeceğiz" demiş, siyasi tarihimize '
Danıştay Baskını' adıyla geçen olayın yıldönümünde konuşan bir
hukukçu; silâhı doğrultanın kendiliğinden mi, birileri tarafından yönlendirildiği için mi, yoksa bazı yayınlardan ve konuşmalardan vazife çıkararak mı cinayeti işlediğini hiç öğrenemeyecek, bilemeyecekmişiz...
Acaba öyle mi?
Kanaatimi baştan söyleyeyim: Gerçeğin mutlaka ortaya çıkma huyu vardır... Meçhul kalmış gibi görünenler, ya öyle kalması istendiği için ya da gerçek bilindiği halde bilmez görünmek işe yaradığından 'meçhul' muamelesi görür. Kimi için 'meçhul' sanılan pek çok kişi için 'âşikâr' bir gerçekliktir; üzerinde 20 tane 'çok gizli' damgası bulunsa, kozmik kasalarda saklansa bile...
'Danıştay Baskını' olayında hiç öğrenilemeyecek, bilinemeyecek ne var? Daha ilk günden "Ben buyum" diyen bir
eylem söz konusu... Birahaneden topladığı tiplerle
Cumhuriyet Gazetesi bahçesine üç gün üst üste
bomba atan, sonraki
hedef olarak da Danıştay'ı seçen
eylemci, bir polisin son dakika atikliğiyle yakalandı. Eylemcinin yakalanmayıp bıraktığı ipuçlarından cinayetin belirli bir kesime mal edilmesi üzerine oturan plan bu yüzden bozuldu.
Son anda yakalanmasa üzerinde her türlü spekülasyonun yapılabileceği bir 'gölge'ye dönüşecekti eylemci...
Bizler bilecek ve yazacaktık 'gerçeği'; planlayıcıları da gerçeği bilecekti elbette, ama başkaları tarafından öğrenilmesini istemediği için kafa karıştırmaya çaba gösterecekti. Peki 'gerçek' gizli mi kalacaktı, hiç mi ortaya çıkmayacaktı?
Yakın tarihimizde benzer bir beklentiyle tezgâhlanmış siyasi suikastlar, toplumsal hareketler 'gizli' kalabildi mi? Hayatlarını siyasi cinayetlerde kaybetmiş pek çok aydının aileleri önlerine 'gerçek' diye sunulanların doğruluğundan duydukları kuşkuyu yüksek sesle ifade ediyorlar nicedir; kendilerinin bilgisi dahiline girmiş esas 'gerçeğin' herkes tarafından bilinmesini arzulayarak...
Karanlık eylemler planlayanlar bugünün dünyasında karanlık alanda kalmayı beceremiyorlar. Her eylem sayısız
elektronik iz bırakıyor arkasında; meraklı bir gözün eylemciye kadar sürmekte zorlanmayacağı, açık bir zihnin plancıyı hemen keşfedebileceği türden izler...
Önceki hafta Kastamonu'da konvoya silâhlı saldırı oldu ve yeni eylem hazırlığı haberleri gelmeye başladı.
Saldırılar, karşı-saldırılar sürüyor. PKK'nın 'eylemsizlik kararı' geçerli iken meydana gelen bu eylemler herkeste kuşku uyandırdı. "Danıştay Baskını'nın gerçeği hiç öğrenilemeyecek" diyenlerin 'gizli' kalmaya mahkum sayacağı türden eylemlerin üzerinden henüz iki hafta geçmediği halde, 'gerçek', o konuda da ortalığa dökülüyor.
Başbakan Erdoğan, son iki gündür, terörü
seçim öncesinde azdıran adresi açıkça veriyor...
Hadi başkaları neyse, fakat hukukçuların 'gerçek' konusunda kuşku duyması açıklanması zor bir durum; hukuk sadece 'gerçek' olgusu üzerine oturur çünkü... 'Gerçek' yoksa veya eldeki verilerden gerçeğe ulaşılamamışsa, ortada 'hüküm' veya 'karar' da olamaz. "Gerçek hiçbir zaman bilinemeyecek" gibi genellemeler bu yüzden hukukçuların ağzına yakışmıyor.
Ağızlara yakışan, "Kalmasın Allahım âlemde hiçbir hakikat nihan (gizli)" temennisidir.