Böyle olur, zayıf bir
koalisyon hükümetinde ittir kaktır en fazla Çalışma Bakanı, o da ancak orta halli bir
bakan olabilecek bir adamcağızdan "büyük solcu lider" yaratmaya çalışırlarsa, böyle olur...
Ufak tefek, kavruk bir
Tunceli bebesi.
Kendi halinde bir memur emeklisi.
Gençliğinde, altmışlı yıllarda azıcık "bozkır solculuğu" etmişliği de var, "Siyasal'a falan yazılmış" birçok arkadaşımız gibi... Sarkık
bıyık, beyaz
gömlek,
siyah hırka... Gri pantalon,
lastik ayakkabı... İstikamet Gima'nın üstündeki Set Pastanesi, hafta sonları da karşı köşedeki Piknik Birahanesi...
Sonra o bıyık kırpılmış, "Mülkiye camiasına girerek
Ankara seçkinlerine katılmanın" ödülü bürokrat partisine alınarak ve mebus yapılarak kazanılmış, hepsi bu.
Başka bir şey değil bu adam.
Ergenekon örgütünün "Horasan Yaylası'ndan gelme,
Oğuz Türkleri'nin Kayı boyundan
inme" diye pazarladığı bir
Kürt çocuğu... Neredeyse "
Osmanlı Beyliği'ni kuran Osman Bey'in akrabası" olduğunu da yazacaklardı, utandılar. (Belki de utanmamışlardır, aşağılık siteleri izlemiyorum.)
Alevi olduğu için de sapına kadar Kemalist, dibine kadar
CHP'li gelmiş gidiyor...
Suç mudur, ayıp mıdır Kürt olmak, Alevi olmak, CHP'li olmak?
Asla... Ama yalancılık ayıptır.
"Saftırıklık" da alay konusudur, "oltaya takılmak, sazanlık etmek, işletilmeye gelmek" pek makbul değildir.
İşletiyorlar, sazan gibi atlıyor üstüne, sonra da madara oluyor...
Böyle olunca da, ortalıkta, "oy vereceğim ama inşallah kazanmaz" diyen sevimli budalalar belirebiliyor... "Çakma lider" de bu kadar gider işte. Aydın Bey ile Zafer Bey de, "
masa başında adam yaratmanın" nereye kadar sökeceğini görürler, öğrenirler.
Şimdi göremezlerse, 13 Haziran sabahı görürler.
Belki de "yeni taşındıkları binanın camından" görürler, hayırlı uğurlu olur. ("Ortada bıraktıkları askerleri" bakalım hangi pencereden nereye bakarlar?)
Koç Holding yöneticileri de Türkiye'yi azıcık tanımaya başlarlar artık...
Sonra sonra, Deniz Baykal'ın "seks kasetini" kimin çektiği, kimin piyasaya verdiği de açıklanır, rezil olması gerekenler bu sonuca da katlanırlar... "Tayyip yapmıştır" diye yazmaktan utanmamış olanların yüzlerinin rengini de biz görürüz.
Budur,
taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışmanın bedeli...
Diyorum ama kendim de inanmıyorum.
İstanbul belediye
seçimlerinde Kemal Bey yüzde 39 oy toplayınca
zafer çığlıkları atmışlardı (karşı taraf yüzde 53 almıştı!), bu sefer de hiç tınmayacaklardır...
Kemal Bey, CHP oylarını birkaç puan arttıracaktır. Artı oylar ona bayılanlardan değil, Deniz Baykal'ı sevmeyenlerden gelecektir. Bunu, büyük bir yüzsüzlükle, büyük bir pişkinlikle "üstün başarı" diye pazarlayacaklar.
Hemen 13 Haziran sabahı "aslında seçimi biz kazandık" havasına girmekten çekinmeyecekler.
Ve de daha o günden başlayarak toplumu germeye koyulacaklardır: İlk
hedef yeni anayasayı önlemek, ikinci hedef
erken seçim istemek olacaktır. (Bu arada
sıkıyönetim istemekten de utanmayabilirler, çünkü iki yıl önce utanmamışlardı.)
Böyle böyle 2015 yılını bulacaklar.
Eh, sonra da 2019 yılını!
Bu arada ömürler geçecek, bazılarımız öleceğiz, bazılarımız kalacağız.