Polemik, belagat, heyecan olmadan
siyaset de olmaz. Seçimlere yaklaşırken meydanlarda bol bol görüyoruz bunları. Ancak siyasetin ana malzemesini unutmayalım: fikir...
Fikirsiz siyaset içi kof bir atışmalar serisine
döner. Fikri olmayanlar şiddete, iftiraya, kasete yeltenir.
Türkiye'nin birikimi meydanlarda gördüğümüzden çok daha fazla. Siyaset biraz da bu birikimi harekete geçirme sanatıdır...
SETA ve
Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE)
Ankara merkezli iki düşünce kuruluşu. Türkiye'nin entelektüel birikimini
analizlere,
raporlara, konferanslara çeviriyorlar. Bu hafta iki önemli çalışmaya
imza attılar; SETA,
seçim analizleri serisinde BDP'den sonra MHP analizini yayınladı. SDE de aylar süren bir çalıştaylar dizisinin ardından bir 'yeni anayasa' raporu. SETA'nın MHP analizinin yazarı
Hüseyin Kocabıyık. Son derece önemli tespitleri var. '
Milliyetçilik,
demokrasi, devlet,
AB üyeliği gibi konularda MHP özgün yeni yorumlar getiremedi ve çoraklaştı' diyor. Kocabıyık'ın eleştirisi MHP'nin '
sivil' bir milliyetçilik geliştirmek yerine 'devletçi' milliyetçilikte kilitlenmesi. Kuşkusuz bu kıskaçtan MHP'nin çıkamamasının nedenlerinden birisi
Kürt sorunu. Kimliğini, varlığını, Kocabıyık'ın ifadesiyle '
Kürt sorununa çıpalamış' bir MHP 'yeni' fikirler geliştirmeye ne ihtiyaç duydu ne de buna imkân verdi.
MHP'nin
baraj sıkıntısıyla ilgili Kocabıyık'ın şu tespiti önemli: 'MHP'yi barajın altına iten temel dinamik
AK Parti değil, Kılıçdaroğlu
CHP'sidir... Şu anda MHP, kendi klasik
seçmeninin bir bölümünün terk ettiği, MHP saflarına kattığı ulusalcı seçmenin ise neredeyse tümüyle CHP'ye yöneldiği bir parti görünümündedir'.
Bence doğru bir analiz bu.
Baykal, MHP'yi büyüttü, Kılıçdaroğlu ise düşürüyor. Bunun en somut örneği,
Mart 2009 yerel seçimlerinde
İstanbul'da görüldü. Hatırlarsınız, Kılıçdaroğlu CHP'nin İstanbul adayıydı. İstanbul'da CHP oylarını % 33'e çıkarırken MHP %7'de kaldı. Oysa 2007 seçimlerinde MHP'nin İstanbul oyları % 10'du. MHP 2009 seçimlerinde Türkiye'nin her yerinde oylarını artırarak genelde % 16'ya ulaşırken İstanbul'da düştü. Düşüş hâlâ devam ediyor. Çünkü MHP'ye giden kentli, eğitimli, ulusalcı oylar AK Parti'ye karşı en büyük güç olarak görülen CHP'ye yöneliyor. Kamuoyu araştırmaları yapanlar için sır değildir; MHP seçmeninin üçte birinin ikinci siyasi tercihi CHP. Bu noktada tespitimizi yapalım; MHP İstanbul'da yüzde 10'a ulaşamazsa Türkiye genelinde alacağı oylarla bu farkı kapatamaz ve baraj altında kalır.
MHP'nin stratejisini Kocabıyık şöyle açıklıyor: "Hem Orta
Anadolu'daki milliyetçi-muhafazakâr seçmenle rabıtasını muhafaza etmek hem de
Akdeniz-Ege ve
Trakya bölgelerinden ulusalcı duyarlığa sahip yeni seçmen devşirmek'. Bu strateji anlaşılır bir şeydir, ancak işlemiyor. MHP, tabanındaki iki unsuru da 'esas' partilerine kaptırıyor; ulusalcı kıyı seçmeni CHP'ye, muhafazakâr İç Anadolu seçmeni de AK Parti'ye yöneliyor. Kocabıyık, barajı aşamayan bir MHP'nin
Anayasa yapımını zorlaştıracağı kanaatinde. 12 Eylül'deki değişikliği kolaylaştırdılar mı ki? Üstelik yeni anayasanın çok daha özgürlükçü ve demokratik olmasını bekliyoruz.
SDE'nin açıkladığı türden bir anayasaya MHP'nin desteği zaten beklenmez. Vesayetsiz ve tam demokratik bir Türkiye için 'İnsan Onuruna Dayanan Yeni Anayasa' başlıklı SDE raporu ufuk açıcı. Hem detaylı bir
tartışma hem de somut öneriler içeriyor. Yusuf Şevki Hakyemez,
Bekir Berat Özipek, Murat Yılmaz, Levent Korkut, Vahap
Coşkun ve
Yusuf Tekin gibi yeni kuşağın parlak ve özgürlükçü akademisyenlerinin kaleminden çıkan bu rapor yeni anayasanın demokratik çıtasını en tepeye çekiyor.
SDE'nin ilkeleri dört ana sütuna dayanıyor; insan onuru, tam demokrasi, hukukun üstünlüğü ve çoğulculuk-özgürlükçülük... Bu ilkelerin gerçekleşmesi için öncelikle 'ideolojik tercihlerden arındırılmış' bir anayasa gerektiği vurgulanıyor. Sanırım bu, yeni anayasanın mihenk taşı olacak. Vatandaşlara resmi bir ideoloji veya
yaşam biçimi dayatmayan bir anayasa. Sivil
toplum üretiyor, siyaset de 'tüketsin' bu fikirleri. Fikirsiz siyaset yapılmaz.