Yaşı doksana merdiven dayanmış "
genç" adam çalışma odasındaki köşe koltuğunda günün hadiselerini zihninden geçirip ertesi gün için notlar aldığı defterini kapatırken Azrail'i farketti; önce saatine, sonra takvime, en sonra Azrail'e baktı,
-Selamün aleyküm, dedi Azrail.
-Aleyküm
selam da kardaşım bu saatte ziyaretçi kabul etmem pek. Korumacı arkadaşlar söylemedi mi, hoop böyle sallasırt girivermişsin içeriye. İnsan bir kapıyı felan tıklatır, öksürür... Kimsin, necisin, ne istiyorsun gecenin bu saatinde, seçime kalmış şurada bir ay zaten...
Azrail gülümsedi, "Hep böyle tepki veriyor bu insanlar" diye düşündü,
-Yabancı değilim; vâden doldu; Hakk'ın emrini tebliğe geldim, anlarsın!
-Neyi anlayacağım kardaşım, selamsız sabahsız girmişsin içeri. Müslüman'ın evine böyle girilir mi? Hakk'ın emri dersen başım gözüm üstüne, gerekirse
kurban olurum ben ona fakat memleketin durumu bildiğin gibi değildir beyefendi, bu arada elinizde bir
mahkeme kararı, doktor raporu varsa görmek isterim doğrusu... Gerek yok diyorsunuz; öyle olsun, peki kardaşım. Konuşmakla halledilmeyecek mesele yoktur. Nedir mesele anlayalım bir. Eveet, vâden geldi diyorsunuz. Ne vâdesi, kimin vâdesi? Benim
banka borcum yoktur çok
şükür. Allah'a bir can borcumuz var, onu da öderim nasib olursa, zaten şurada kalmış 40-50 sene kadar bir şeyim... Ha, acelem yok benim diyorum. Evvela bir sâkin olunuz, ne içerdiniz, garnınız aç mıdır, sonradan adama
misafir gittik hatırımızı bile sormadı denilmesin sağda solda, ayıp olur... Toksunuz, pekâlâ, adreste bir yanlışlık filan yoktur değil mi? Bugünlerde böyle karışıklıklar oluyor bazen. Ha, onu diyordum, yav kardaşım, biz de
iktidar olduk zamanında; iktidarım diye her aklına geleni yapabilir misin sen? Bakınız bunlar referanduma gittiler geçen sene, AYM'yi, HSYK'yı, yargıyı ele geçireceğim diyerek... Söyle bakayım, mutabakat olmadan anayasayı değiştirebilir misin sen? Değiştiremezsin. Şimdi tutturmuşlar seçimi kazanınca anayasayı değiştireceğiz! Hoppalaa, onu vaktiyle ben bile becerememişim yahu, sen nasıl yapacaksın bakalım? Susma,
cevap ver!.. Seni biraz rahatsız gördüm, rahat ol yeğenim, hele bir soluklan; koltuğa geç şöyle, arkana bir
yastık al. İçin kıyılmıştır bu saatte, söyleyim biraz
leblebi fıstık felan getirsinler mi? İstemem diyorsun... Bak kendi ağzınla söyledin. Halk bunları istemiyor. Netekim bakınız
Ergenekon bilmem ne diyerek pek çok paşamızı, aydınımızı, gazetecimizi tutuklattırıp attırdılar içeriye. Fevkalade dilhûn olmuşumdur şahsen. Türkiye'nin ayıbıdır bu. Şimdi bak, sen
hakem ol, insaf ile söyle bana; benim için diyorlar ki, güya felan partiden kontenjan almışım da yakın dostlarımı, tavuğu kuluçkaya yatırır gibi
aday göstermişim. Ne doğrudur, ne değildir: Niçün, çünkü ben bugün
kampanya yapsam Çin'den duyulur. Bunun neresi ileri
demokrasi? Suç yok, suçlu var orta yerde. Yapacak idi, suç olur mu? Suç yaptı'dır bilakis. Yapacak idiyse yaparken basarsın veya yapacağına dair emare olur. Mehmet
Haberal çakı taşımaz cebinde yahu, bir çakı olsun taşımaz, böyle melaike gibi bir adam... Melâike derken, bari bir sandöviç filan alsaydınız, bir
bardak su? Sizi biraz heyecanlı gördüm de... Onu diyordum: Benim
isyan halinde olduğumu herkes biliyor. Tamam acelen var, anlıyorum, seni çok tutmayacağım zaten. Şimdi şöyle yapalım, sen şimdi git, öteki işlerini sâkin kafayla tamamla; bu arada şu seçimler geçsin. Ben seni arattırırım
şeker kardeşim; bir ara müsait bir zamanda gelirsin, lakin ölümü öp, böyle tok karnına gelme bir daha. Canımı alsan bundan iyiydi yahu. Olmadı, vallahi hiç olmadı.
Kapı sol tarafta. Giderken
gürültü etmeyelim, hanım biraz rahatsız da... Olduu, güle güle canım benim. Yalnız gelmeden altı ay önce haber etsen iyi olur. Çıkarken pabuçlarını ters giyeyim deme sakın. Adımız çıkmış zaten bu hususta... Öptüüüm!