Dün…
Kütahya’da bir
gümüş işleme tesisindeki dev
siyanür havuzunun iki seti art arda çökmüş, 15 milyon metreküp zehirli atığı üçüncü ve son set tutarken, çevredekilerin paniğe dönüşen endişesi karşısında yetkililer “her şey
kontrol altında” mesajlarını arttırmıştı…
YGS’deki şifre skandalı sonrası başlatılan soruşturmada açıklama günü geldi sanılırken, açıklama yeniden ertelenmişti…
BM En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı ise İstanbul’da
protokol konuşmalarından sonra çalışmaya başlamıştı…
Ben ise
Sinop’tan, 9
Mayıs Avrupa Günü kutlamasından dönüyordum…
xxxxxxxxxxxxxx
Yağmur yağmasa, “
Türkiye-AB Ortak
Kültürel Miras Uluslararası Konferansı” şimdi müze olan Sinop
Cezaevi’nde yapılacaktı…
Biz cezaevini bir gün önce koğuşlardan hücrelere detaylı bir şekilde gezdik… Yüreğim karalar bağladı…
Orada, Refik
Halit Karay’dan Ref’i Cevat Ulunay’a, Burhan Felek’ten Kerim Korcan’a tanışma imkânı bulduğum insanların izlerine rastladım…
Kimisi 11 Haziran 1913 günü
Beyazıt Meydanı’nda Sadrazam Mahmut Şevket Paşa’nın makam otomobilinin içindeyken uğradığı silahlı saldırıda öldürülmesinin ertesinde buraya getirilmiş, kimi de 1938 Olayları nedeniyle buradaki zindanlara atılmıştı…
Türk edebiyatının parlak yıldızlarından biri olmasına rağmen siyasal gelişmeler nedeniyle hep hakkının biraz yendiğini düşündüğüm Sabahattin Ali’nin yattığı muhtemel koğuşa da uzun uzun baktım.
xxxxxxxxxxxxxx
Ne yazık ki çok geç kalmış olarak ilk kez gittiğim Sinop’a bayıldım…
Antik çağdan beri parlak ve yoğun bir ticari ve kültürel yaşantıya sahip olan Sinop, bu niteliğini
Bizans,
Selçuklu ve
Osmanlı yönetimlerinde de sürdürmüş, ayrıca
kale ve tersanesi ile bölgenin en önemli askeri üslerinden biri olmuş…
Zaten Sinop Cezaevi de bu çok geniş alana yayılmış olan kale ve tersanenin içinde…
Neyse ki AB ile Kültür ve
Turizm Bakanlığı ortak projesi sayesinde başta cezaevi olmak üzere bu çok eski kale ve tersane gelecek üç buçuk yıl içinde çok
modern bir hale gelecek…
Sinop Valisi Ahmet
Cengiz, Sinop Belediye Başkanı Baki Ergül,
Kültür Bakanlığı Müsteşar yardımcısı Özgür Özaslan, AB Müsteşarı Erwan Marteil ve
Avrupa Birliği Genel Sekreter Yardımcısı
Burak Erdemir’in protokol konuşmalarını yaptığı, benim de kısa bir şekilde “Türkiye’nin Avrupa Birliği Süreci ve Kültür
Müzakereleri”ni özetlediğim ve gün boyu süren sempozyum da zaten bu nedenle, bu
doğa ve tarih şaheseri kentte yapıldı.
Ama biz “müzakere” konusunda ciddi ve zihinsel devrimini yapmış bir
ülke olsak, Avrupa Günü tüm yurtta ve en üst düzeylerden başlayarak hissedilir bir şekilde kutlanır, medya da davul çalardı…
Maalesef yalapşap geçiştirildi…
xxxxxxxxxxxx
Aslında “Nokul”u, “Katlama”sı, sıcak simidi, kendine has mantısı, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün verdiği sertifikayla Anadolu’nun kuzey yönde en uç noktası olduğu belgelenmiş İnceburun’u, Gerze ilçesi, derin tarihi ve olağanüstü denizi ile Sinop’u uzun uzun anlatmak lazım…
Ama şimdi konum Avrupa Günü…
Neden mi?
Çünkü AB sürecinde reformları katlayıp dosyaya koyan Türkiye’nin, üstelik hiç tahmin etmediği bir anda, hiç hak etmediği noktalara yuvarlanmasından ürküyorum…
Bunu çok iyi niyetle bir kez daha dün Sinop’ta kutladığımız Avrupa Günü nedeniyle anımsatmak istedim…
“Hiçbir şey olmaz” avunmalarıyla gönlünü soğutarak bu patinaj halini mazur göstermek isteyenlere de Sinop Cezaevi’nin tarihine bir göz atmalarını
tavsiye ederim…
“Bir şey olur mu, olmaz mı” sorusunun cevabı oranın tarihinde çok net çünkü…