Ajitasyon ve propagandada serbestlik,
eylemde birlik.
Sol
terör yelpazesindeki hâkim perspektif budur.
DHKP/C,
MLKP, TKP/ML ve MKP ayrı ayrı propagandalarını yaparlar. Ama söz konusu eylem olunca gerekiyorsa
işbirliğine giderler.
Hatırlarsanız İbrahim Kaypakkaya'nın kurduğu TKP/ML (
Türkiye Komünist Partisi Marksist Leninist) zamanla parçalara ayrılmıştı.
Bugün TKP/ML ekolünden mevcudiyetini devam ettiren iki grup var.
Birisi TKP/ML
Konferans diğeri ise TKP/ML DABK.
TKP/ML Doğu
Anadolu Bölge Komitesi sonraları adını MKP (Maoist Komünist Partisi) olarak değiştirdiğini açıkladı.
TKP/ML Konferans'ın askeri kanadının adı
TİKKO iken MKP'nin askeri kanadının adı da TİKKO'ydu.
MKP, 2000'li yıllardan sonra askeri kanadının adını da değiştirdi ve HKO (Halkın
Kurtuluş Ordusu) olarak açıkladı.
Bugün kırsalda kadrosu olan ve eylem potansiyeline sahip olarak
bölgede öne çıkan terör
örgütü MKP'dir.
1993 yılından itibaren
PKK,
DHKP-C ve TİKKO,
Karadeniz Bölgesi'nde ortak eylem yapma kararı almış ve 'Karadeniz Birleşik Komünistler Birliği'
ittifakı kurarak eylemlere girişmişlerdi.
Bu ittifak sürecinin tekrar canlandığı görülüyor.
Başbakanlık konvoyuna yapılan menfur saldırının gerçekleştiği günün akşamında Samanyolu Haber TV'de her çarşamba yaptığımız
Derin Bakış programında ısrarla altını çizmiştim.
Kuvvetle muhtemel bu saldırının altyapısında PKK ile sol terör örgütlerinden birinin işbirliği çıkacak diye.
Çünkü PKK Karadeniz'de tutunamamıştı.
Yerleşik bir tabanı yoktu bu bölgede.
Zemini tanımıyordu.
Bölgede öteden beri konuşlanmış olan diğer sol terör örgütlerinin
lojistik desteğine muhtaçtı.
Dün istihbarat kaynaklarına ulaşan bilgiler bunu teyit etti.
Saldırının PKK-TİKKO işbirliği içerisinde gerçekleştiği söylendi.
PKK, 2009'un
Mayıs ayından itibaren MKP ve TKP/ML Konferans'ın yardımlarıyla
Tunceli üzerinden Karadeniz Bölgesi'ne 24 kişilik grupla geldi.
Bu grup üç kola ayrılarak bölgeye dağılmıştı.
7 Temmuz 2009'da Tunceli'nin
Çemişgezek ilçe merkezine yapılan silahlı saldırıda
Emniyet Müdürlüğü binasına yapılan roketli saldırının da PKK-TİKKO ortak eylemi olduğuna dikkat çekilmişti.
Hatırlarsanız 7 asker evladımızın haince şehit edildiği Reşadiye saldırısında da PKK-TİKKO işbirliği söz konusuydu.
Karadeniz'de DHKP/C'nin faaliyetleri de vardı.
Fakat 2005 yılında Tokat'ta DHKP/C'nin bölge liderleri Sebahattin
Yavuz ile Songül Koçyiğit'in öldürülmeleriyle örgüt sessizliğe gömülmüştü.
Sonuçta Karadeniz'de işbirliği hem PKK'nın hem de marjinal Türk solunun işine gelmektedir.
PKK, yıkıcı Türk solu sayesinde Karadeniz'de 'varlık' göstermekte, marjinal sol ise işbirliği içinde yapılan eylemlerle adını ve motivasyonunu korumaktadır.
PKK'nın Karadeniz bölgesinde yaptığı her saldırıda TİKKO'yla işbirliğine gitmesi bu bölgede tutunamadığının delilidir.
Böylelikle PKK, Karadeniz'de hareket kabiliyeti yüksek, diğer sol terör örgütleriyle dirsek temasına hazır ancak
küçük ekipler halinde dolaşabilmektedir.
Bu da her zaman değil eylem planlanan zamanlarda.
En fazla 7-8 kişilik gruplar.
Sözün özü, PKK Karadeniz'de Türk Solu olmadan bir hiçtir.
Yani Mehmet Faraç'ın PKK'nın Karadeniz'de tutunduğu iddiası gerçek dışıdır.
Karadeniz'de 18 yıldır tutunamayan PKK, gerçeği gördüğü için yeni stratejisini TİKKO, MKP ve DHKP/C ile işbirliğini geliştirmek üzerine kurgulamaktadır.
Başbakanlık konvoyuna yapılan saldırı, marjinal sol ve PKK ilişkilerinde istihbaratın önemini bir kez daha gözler önüne serdi.
PKK alan dışı etkinlik gösterip "her yerde varım" görüntüsü için sol terör örgütleriyle eski ittifakları canlandırıyor.
Aynı
görünüm BDP'de tecelli etti ve BDP
Sırrı Süreyya Önder ve
Ertuğrul Kürkçü gibi sosyalist yelpazenin isimleriyle sahnede boy gösteriyor.
PKK
seçim sürecini diğer
devrimci partnerleriyle germeye devam edecektir.