İkiz Kuleler ile Pentagon'u
hedef alan eylemler pek çok açıdan önemli bir kırılma noktasıydı, ama etkisini en fazla '
komplo teorisi' alanında hissettirdi.
Eylemciler, eylemleri telkin edenler, eylemler sonrası övgü için sıraya girenler, hepsinin bağlı olduğu
örgüt ve liderleriyle ilgili kuşku içeren iddialar, ABD yönetimi ve
Amerika çizgisinde yer alan kalemler tarafından, 'komplo teorisi' olarak yaftalandı.
Eylemler ve eylemcilerle ilgili ufacık bir kuşku ifadesi 'komplocu' ithamına maruz kalmak için yeterli sayıldı.
Üsame bin Laden'in öldürüldüğünün ilân edildiği
Pakistan'daki
operasyon yeni bir döneme kapı aralayacağa benziyor; evvelce 'komplo' diye dudak bükülen iddiaların 'doğru' olabileceğine dair kanaatlerin yaygınlaştığı bir döneme...
Pazar gününden beri dünya medyası, vaktiyle 'komplo' diye yaftalanmış, dile getirenlerin susturulduğu pekçok iddianın hortlatıldığı 'haberler' ile dolu. Üsame bin Laden'in CIA ile Suudi
Arabistan ve Pakistan istihbarat örgütleriyle içli dışlı mazisinden başlayıp kaçak hayatında nasıl korunduğuna kadar uzanan bir dizi iddia en itibarlı gazetelerde ciddi yorumcuların ağızlarında...
Sıra eylemlere gelirse, 11
Eylül (2001) günü dört uçağa binen 19 gencin hayat öyküleri üzerinden 'el-Kaide' balonunu söndürecek, eylemlerden ABD'nin önbilgisi olduğunu düşündürecek farklı iddialar da okuyabiliriz.
Konuya ilgimi kişisel bir tatmin arayışı olarak görebilirsiniz.
Pazar gününden beri olanlara kuşkucu biçimde yaklaşan gazeteler ve televizyon kanalları, dün de "Üsame bin Laden sağ olarak ele geçirilseydi neler anlatırdı?" sorusu üzerine fikir cimnastiği yapan haber ve yorumları öne çıkardı. Sağ ele geçseymiş, hayatının her döneminde CIA ve
Suudi Arabistan istihbaratının rolünü anlatırmış el-Kaide lideri...
Hayrettir, aynı gazetelerde, Afganistan'daki '
Taliban' örgütünün kuruluşunu CIA'ye bağlayan ayrıntılar yer alabiliyor...
Uğursuz eylemler sonrasında kılı kırk yararcasına gerçek avına çıkanların üzerine 'komplocu' diye saldırılıyordu oysa. Gerçeklerin üzerine örtülen şalı yırtıp açmaya çabalarken, 'komplocu' ithamına malzeme teşkil edecek kirli bilgileri yayanlarla da araya mesafe koymak zorundaydık.
Ne zor günlerdi, bilemezsiniz...
Eylemler ve eylemcilerle ilgili kuşku beyanı, Üsame bin Laden'in öldürüldüğü haberiyle birlikte 'komploculuk' olmaktan çıktı. Sağda-solda ifade edilen garip iddiaları gerçekmiş gibi devreye sokanlar bile var. Onları ayıklamak da galiba yine bizlere düşecek...
Geçmişte ufacık 'kuşku' beyanının ayıplanacak bir entelektüel suç olarak görülmesi, hiç kuşkunuz olmasın, bir '
psikolojik savaş' faaliyetiydi;
Ağustos 2010'dan beri sürdürüldüğü açıklanan ve kuşku uyandırıcı pek çok unsurla besli son operasyonun da, hem önünde hem arkasında kapsamlı bir 'istihbarat
uygulama planı' olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Cesedin bir savaş gemisinden denize bırakılmasına kadar operasyonun Beyaz Saray'da baştan sona izlenmesi görüntülerinin her aşaması bile inceden inceye hesaplanmıştır.
Vaktiyle alay edilme vesilesiydi 'kuşku', şimdi 'kuşku' duymayanı dövecekler... Bu ne garip iştir.