Kemal Kılıçdaroğlu her ağzını açtığında "
Allah kuru iftiradan saklasın" cümlesi aklıma geliyor. Malum,
Kayseri Belediyesi'ndeki olayları diline doladı.
Yolsuzluk yapan
Hacı Ali Hamurcu'yu bizzat Kayseri Belediye Başkanı
Mehmet Özhaseki savcılığa şikâyet etmiş ve onun cezalandırılmasına yol açmıştı. Hamurcu, yaptığı
usulsüzlük meydana çıkınca, öç almak gayesiyle, Özhaseki ve bazı belediye çalışanlarını suçlamıştı. Ama daha sonra, (24.10.2007) Kayseri
Başsavcı vekili İsmail Dalan'a verdiği ifadede, sırf kendini kurtarmak için yalan söylediğiniitiraf etmişti: "Önceki ifadelerimin gerçek dışı olduğunu belirtiyorum.
Petrol istasyonlarıyla ilgili olarak açıkladığım usulsüzlükler tamamen hayalidir." Şikâyet eden Kayseri Belediye Başkanı'ydı; şikâyet ettiği kişi hapse girmişti. Üstelik belediye hakkındaki suçlamalarını, daha sonra, bir
senaryo olarak nitelemiş ve geri almıştı.
Ama, Kılıçdaroğlu her türlü belgeye gözünü yumdu ve iddialarını sürdürdü.
***
Geçenlerde baktım, Özhaseki'ye bir ortak çıkmış. Bu defa da, Kılıçdaroğlu, "Recep
Akdağ, Van'daki yolsuzluk dosyasını
soruşturmayın dedi" diye
Sağlık Bakanı'nı suçluyor.
Akdağ çıktı, açıklama yaptı.
İhbar üzerine iki
müfettişin görevlendirildiğini ve ilk inceleme sonucunda ihalelerde yolsuzluk tespit ettiklerini açıkladı. Daha sonraki süreci şöyle anlattı:
15
Ekim 2010'da müfettişlere soruşturma yetkisi verildi.
Müfettişler, 26 Ocak 2011 tarihli soruşturma raporlarını, 15 Şubat'ta, suç duyurusu ve
disiplin işlemleri için, Van
Cumhuriyet Başsavcılığı, Van Valiliği ve
Sağlık Bakanlığı'na gönderdiler.
Sağlık Bakanlığı birimlerinden verilen hukuki mütalâada, konunun yeniden incelenmesi gerektiği belirtildi.
Yeni bir müfettiş
heyeti görevlendirildi. 26 Ocak tarihli raporlar, -yeni heyet incelemesini tamamlayıncaya kadar- durduruldu.
İkinci inceleme heyeti, birincisiyle aynı tespitlerde bulununca, Akdağ, ilgililere 18 Mart'ta gönderdiği yazıyla, 26 Ocak 2011 tarihli raporun gereğinin yapılmasını istedi.
***
Her zaman olduğu gibi, Kılıçdaroğlu gerçeğin bir bölümünü söylüyor, diğer kısmını gizliyor. Hakikaten, onun da iddia ettiği gibi, Sağlık Bakanlığı'ndan gelen bir yazıyla süreç durdurulmuş. Ama geçici olarak. İkinci incelemede de müfettişler yolsuzluk ve usulsüzlük tespit edince, Sağlık Bakanlığı'ndan yetkililere 18 Mart'ta yeni bir yazı gitmiş ve ilk raporun gereğinin yapılması talep edilmiş.
İşte Kılıçdaroğlu, 18 Mart'ta gönderilen yazıyı saklıyor ve diyor ki:
"Durdurun ne demek? Siz durdurun, ben
yandaş birini göndereceğim, o da olayı kapatacak demektir."
Oysa müfettişler yandaş değilmiş, olay kapatılmamış ve ilk müfettişlerin raporu doğrultusunda soruşturma başlatılmış. Zaten, Akdağ hadiseyi bütün teferruatıyla anlatıyor: "İlkine de, ikinci müfettiş ekibine de talimatı veren benim. Mevzuatımızda olan bir
uygulama gereği, ilk işlemi, ikincisi bitinceye kadar durdurmuşuz. Sayın Kılıçdaroğlu, ilk yazının üzerine atlamış hemen. Bu ne hafiflik."
Bence hafiflik değil, Kayseri olayında da söylemiştim: "Sazanlık".
Fazla araştırmaya, ince eleyip, sık dokumaya gerek görmeden her söylentinin üzerine atlayıveriyor.