Nicedir bu konuyla ilgili bir yazı kaleme alma isteğim vardı, kısmet bugüne imiş.
Malum elinizde tuttuğunuz
gazete, her gün bir milyon (o da minimum) kişinin eline değiyor, en az bir milyon insan okuyor.
Biliyorum, herkesin tüm gazeteyi okumak gibi bir alışkanlığı yok, beklenemez de. Ancak yazdığınız yazının bir milyon insan tarafından okunabilme ihtimalini bilmek çok acayip bir his sevgili okur.
Fakir, bu gazete 10 küsur bin tirajda iken başladı bu mesleğe. Sektörün başını tutanlar çoktan tutmuş, memleketi masalarına yatırmış,
kumaş gibi kesip biçerlerdi o dönem.
Şimdilerde
ÖSYM Başkanı'na yapılanın (bu arada yaşananların tam anlamıyla bir beceriksizlik olduğunu ve art niyetlilerin ağzına şahane
sakız verdiğini belirtip, sayın başkanın yeteneği, birikimi, iyi niyeti ne olursa olsun bu görevden ayrılması gerektiğini düşündüğümü ifade etmek isterim) bin mislini yapardı bir kısım medya. Bir kısım, dediğime bakmayın, medyanın neredeyse tamamı o 'kısım'dan oluşuyordu.
Tek tip zihniyetin çıkardığı, renkleri, logoları farklı mevkuteler. TRT genel müdürünü harcamışlardı bir keresinde. Suçu neydi biliyor musunuz?
Çanakkale Şehitleri şiirinden bir drama-belgesel yayınladığı için. Şaşırmayacaksınız ama gerekçe her zaman olduğu gibi yine '
Atatürkçülük'tü. M.Akif Ersoy'un şiirinden mülhem yapılan çalışmada 'nasıl Atatürk olmaz' diye günlerce manşetten çakmışlardı TRT müdürüne. Sonunda ya ayrılmış, ya
istifa etmişti müdür, geçmiş zaman hatırlamıyorum.
Halkın üzerinde hiçbir etkileri olmayan, milletin ciddiye almadığı bu yayın organları, kendilerini tepenin kralı olarak görüyor, baş
bakanları tehdit ediyor, bakan düşürüyorlardı istedikleri zaman.
Geçtiğimiz günlerde, bu yayın organlarından birinde yıllarca yönetmenlik yapmış bir isim, bir televizyon programına çıktı. Kendisini sıkıştırdı yayındaki diğer kişiler. Ona 'kaosa kalkan elleri, silahsız kuvvet' manşetlerini sordular. Ve şöyle bir cümle ile, biraz da kibirle, savundu kendini: 'Vay be biz neymişiz?'
Ülkenin kaderi ile oynayabilecek kadar
halk üzerinde etkin olmadıklarını ifade etti ama yüz ifadelerinde, 'biz alemin işte böyle kralıyız' ifadesi hep asılı duruyordu.
Ben ise tam aksini iddia ettim yıllar boyu. Bahsini ettiğimiz medya güruhunun halk üzerinde hiçbir etkisi ve de kıymet-i harbiyesi yoktur. Öyle olsa her seçimde istediklerini iktidara getirirlerdi. Son
referandum örneğinde olduğu gibi, ellerinde olsa '
Hayır' sonucu çıkarırlardı.
Onların etkisi iktidarlar ve özellikle ordu üzerinde idi. Ki
Ergenekon soruşturmaları dolayısıyla ortaya çıkan birtakım günlüklerden ne tür bir 'ahbap/yaren' ilişkisi içinde oldukları da belli oldu.
Her siyasi iktidarda olduğu gibi, günümüz iktidarının da bu zihniyeti aşırı ciddiye aldığını düşünüyorum. Başbakan'ın bazı konuşmalarında neredeyse her bir köşe yazarına
cevap yetiştirir durumda oluşunu asla doğru bulmuyorum.
Günümüz iktidarı ile geçmiş iktidarların farkı, belki bahsini ettiğimiz medya gücüne
boyun eğmemesidir, denebilir.
Bunun en büyük ve önemli etkenlerinden biri de elinizde tuttuğunuz gazetedir sevgili okur. Zaman'ın yayın hayatına başladıktan sonra, önemli misyonlarından biri de refiklerinin palavralarını ortaya çıkarması, yalan ve iftiralarını yüzlerine çarpmasıdır. Bu gazetede muhabirlik yapıp da, başka yayın organlarının yaptığı yalan haberlere karşı düzeltme yapan habere
imza atmayan muhabir yok gibidir.
Ve şimdi o kadar kolay değildir eskisi gibi. Canlarının istemediği siyasetçiyi, bürokratı indirmeleri, yalan haberle inançlı kesimi rencide etmeleri, halkın üzerinde korku oyunları ile keyfini sürdükleri devranın devam etmesi artık hiç kolay değildir.
Bu nedenle artık gıdalanamayacaklarını anladıkları bu alandan usulca uzaklaşma derdindedirler. Meselenin bir yönü budur. Bir de başka ve ne yazık ki, kanlı yönü vardır, onu da başka zaman kaleme alırız inşallah.
Ezcümle durum şudur: Elinizde tuttuğunuz bir milyon tirajlı bu gazete, bazıları rahatsız olsa da, bu ülkenin izole olmasının, yalıtılmasının, demokrasiden uzaklaştırılmasının önündeki en önemli engellerden biri olmuştur. Geldiğimiz nokta da bunun ispatıdır. Bazılarının çok zoruna gitse de!