Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'la başlayan
sivil cumhurbaşkanları arasında en
genç olanı. 2007'de köşke çıktığında 57 yaşındaydı. 367 garabetinden sonra çıktığı köşkte, sağduyulu yaklaşımıyla dikkat çekti. Farklı bir siyasi ekolden gelen geçmişine, siyasi gerilime yol açan gelişine rağmen, kısa sürede makul çoğunluğun
cumhurbaşkanı olmayı başardı.
Daha önemlisi bir önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yavaşlattığı ve
Çankaya Köşkü'ne hapsettiği, Özal'la başlayan sivil ve aktif cumhurbaşkanı geleneğini, çok daha ileri bir noktaya taşıdı. Bugün kadar 90'a yakın ülkeye gitti. Siyasi ve ticari birçok görüşmeye öncülük etti. Ama sadece bununla da yetinmedi,
Türkiye toplumunun temel sorunlarına karşı ilgisiz kalmadı. Çok kritik "
Kürt ve
Ermeni" meselelerinde ön açıcı çıkışlar yaptı halen de yapıyor.
En son yaşanan YSK krizinde devreye girerek BDP eski eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'la görüşme isteği de bu çabasının bir sonucuydu.
Kısaca Cumhurbaşkanı Gül dolu dolu geçen bir 4 yılı geride bıraktı. Sırbistan'daki "Üçlü Zirve" toplantısı nedeniyle gittiğimiz Belgrad'da,
Tuna nehri üzerinde
tekne turu yaparken, sözü "Köşk hayatı"na getirip nasıl olduğunu sorduk.
Cumhurbaşkanı Gül, biraz düşünüp tebessümle
cevap verdi:
"Pek de alışkın olmadığımız yoğun bir
protokol var. İnsan bazen o rahat dolaşma günlerini özlüyor."
Dostlarıyla arada bir
İstanbul'da buluştuğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, bir kez de "protokol" kurallarını bir yana bırakan bir kaçıştan söz ediyor.
Köşkün içinde bir kilometrelik bir alanda
araba kullanırken sıkılan Cumhurbaşkanı Gül, eşi
Hayrünnisa Hanım'ı da yanına alarak sokağa çıkar. Ankara'nın içinde tur atmaya başlarlar. Bir süre sonra da eşinin bir arkadaşına uğramak için oturduğu semte giderler. Ama ellerinde evin tam adresi olmadığı için de mecburen semt sakinlerine adres sorarlar. Nasıl bir tepki aldığını Cumhurbaşkanı Gül, hoş bir anekdot olarak anlatıyor:
"Tabii vatandaşlarımız çok şaşırdı, 'Aaa... Cumhurbaşkanımız' diye şaşkınlıklarını belirttiler. Düşünsenize Cumhurbaşkanısınız ve sokakta adres soruyorsunuz. (Gülüyor) Vatandaşlarımız çok sıcak ve candan davrandı. Bizim için de hoş bir anı oldu."
1977'den 1
Mayıs 2011'e
1 Mayıs,
işçi sınıfının mücadele bayramı. Vesayetçi rejim uzun yıllar 1 Mayıs'ı "
Bahar Bayramı" olarak dayattı. Ama Türkiye'nin işçileri, emekçileri uzun ve bedeli ağır bir mücadele sonucu 1 Mayıs'ı işçi sınıfının mücadele bayramı olarak kabul ettirdi ve bugün de tabu sayılan
Taksim Meydanı'nda kutluyor.
Kanlı 1 Mayıs'tan bu yana 34 yıl geçti.
Üniversite öğrencisi olarak katıldım o 1 Mayıs'a... Ölümün eşiğinden döndük ama kendi vatandaşını "iç düşman" gören "derin devleti" de en çirkin yüzüyle tanıdık.
O günü organize eden zihniyetle bugün hâlâ mücadele ediyoruz. Çok merak ediyorum, son 8 yılda
darbe girişimlerini tasarlayanlar,
Ergenekon örgütü olarak karşımıza çıkanlar, o gün o 1 Mayıs yaşandığında ne düşünüyordu?
Türkiye normalleştikçe 1 Mayıslar çok daha kitlesel ve coşkuyla kutlanacak...
1 Mayıs kutlu olsun... 1 Gulan Piroz Be!
17. sırada ama Berlusconi'nin reklamcısıyla çalışıyor
SİYASİ partilerdeki liste küskünlükleri geride kaldı ama listelerde seçilme şansı olmayanların ne yaptığı her zaman merak edilir.
Çünkü bir
bölgede, her parti o bölgeden çıkacak milletvekili sayısı kadar
aday ismi yazıyor ama hepsinin seçilme şansı yok.
Peki, listede seçilme şansı olmayanlar ne yapar?
Çok büyük sürprizler bir yana, listenin sonuna yazılanlar ya küserler ya da bir sonraki
seçime
hazırlık yaparlar.
Ama bazıları var ki, gerilerde bile olsa kazanma inancıyla çalışıyor. İşte onlardan biri, İstanbul 3. Bölge'de
AK Parti listesinde 17. sıradan
milletvekili adayı olan Alpay Tarhan...
Bu bölgeden 30 milletvekili çıkıyor. AK Parti'nin şansı da bir hayli yüksek. Ama 17 milletvekili çıkarır mı doğrusu Alpay Tarhan dışında kimse emin değil. Tarhan o kadar emin ki, görkemli bir
ofis açtığı gibi, neredeyse bir siyasi parti gibi
kampanya da hazırlıyor. Hatta öylesine iddialı ki, seçim kampanyasını
İtalya Başbakanı Berlusconi'nin kampanyasını yürüten şirket yapıyor. Aslında Tarhan'ın kafasında Obama'nın ekibi varmış ama onlar çalışmaya başladıkları için getirtememiş...
Böylesine iddialı bir ekiple kampanya yapacak olan Tarhan, seçileceğine de kesin gözüyle bakıyor:
"Kazanmak istiyorum. Başbakanımız bize 3. Bölge gibi önemli bir bölgede teveccüh gösterdi. 6000 kişi içinden bizi, zor ama seçilebilir bir yere koydu. Ben seçileceğime inanıyorum."
Tarhan iddialı, ilk çıkışını da 23 Nisan'da 10 bin çocuğun katıldığı festivalle yaptı. Şimdi sırada engelliler ve
Roman vatandaşlar var. Engelliler için İsviçre'deki bir uygulamayı buraya getireceğini söylerken, Roman vatandaşlar için de
İngilizce eğitim kampanyası başlatıyor.
Gördüğünüz gibi siyasette sıra tek ölçü değil, önemli olan inanmak. Bugün değilse yarın...