Sûriye ilgili son yazımı (“Eşref Saat” , 26
Nisan) şu cümlelerle bitirmişdim: “
Türkiye Sûriye’nin ‘en iyi’ dostu değildir. Türkiye Sûriye’nin ‘yegâne’ dostudur.”
Şimdi ne demek istediğimi biraz daha mufassal anlatmak istiyorum:
Mısır artık sür’atle ABD’nin ve İsrâil’in bir “emireri” pozisyonundan kurtulur ve meselâ yeni
Başbakan İssam
Şeref ile yeni
Dışişleri Bakanı Nebil el Arabî bundan böyle
Gazze’nin Mısır’a tek geçiş noktası ve hava borusu Refah Kapısı’nı açacaklarını belirtirken bu karar Tel Aviv’deki
saldırgan Hükûmetin yüreğini ağzına getiriyor. Zîrâ böylece Gazze’yi boğma planları bir anda berhavâ oluyor, dolayısıyla Washington’daki İsrâil Lobisi’ni de alarme ediyor. Daha önce de defâlarca belirtdiğim üzere İsrâil’in niyeti Gazze’yi Gazzeli Arablardan “arındırarak” (bkz:
Hitler ve
Yahudi Problemi!) ilhâk etmek, yâni zorla kendine katmak ve bu sûretle Gazze açıklarındaki “münhasır Gazze
ekonomik bölgesi”ni ele geçirerek buradaki zengin doğalgaz ve petrol yataklarının üzerine yatmak.
Bu gelişmeler karşısında dikkatlerin daha da büyük bir yoğunlukla Sûriye’deki gelişmeler üzerine yoğunlaşması normal. Çünki Mısır’ın artık bağımsız ve netîceten İsrâil’e karşı hasmâne bir
politika izlemeğe başlamasıyla İsrâil’in Arab Âlemi’ne karşı “
savunma hattı” ansızın 400 kilometre kadar uzamış bulunuyor. Eğer bu bağlamda Sûriye hızla “nötralize” edilemezse, yâni zararsız hâle getirilemezse durum İsrâil için fevkalâde vahâmet kesbedebilir.
Şimdi Sûriye’de işe bir de
Müslüman Birâderler karışdı. M.B. burada sâdece 1961 Yılı’nda bir kere
seçimlere katılıp parlamentoda on
sandalye kazanmışlardı. 1963’de Hâfız
Esad ipleri eline geçirince zâten seçim meçim kalmadı ve Diktatör kendine has gaddarlıkla onların canına okudu. Şimdi M.B.’in Önderi olan Ali Bayanûnî Londra’daki menfâsından Oğul Esad’a karşı mücâdele emrini verdi.
Başlangıçda M.B. Sûriye Halkı arasında pek tutulmazlardı. Katı İslamcı ve Şeriatçı tavırları, çoğu orta
sınıf şehirli Arablar olan Sünnî Sûriyelilere itici geliyordu. Fakat 2006 Yılı’ndan bu yana M.B.’in tamâmen bir “
AK Parti ve Tayyib Erdoğan” çizgisine kaymaları, halkın onlara karşı tutumunu da köklü biçimde değiştirdi. Muhâfazakâr, fakat demokratik ve değişimci bir parti istiyorlar. Lübnan’daki M.B. de bu rotayı destekliyorlar. Sûriyeli muhâliflerin son toplantılarını İstanbul’da yapmaları ilginçdir. Gerçi necîb Türk matbuatı Prenses Bilmemkimin duvağının fistosuyla uğraşmakdan bu toplantıya pek
vakit ayıramadı ama gelişmeleri herhalde
yabancı basından izleyip gelecek hafta önemini idrâk eder ve makaslayarak yakında bizlere iletirler.
Bağlarsak, demokratik ve dünyâyla barışık bir Sûriye İsrâil’in kâbûsudur! Bunu torpillemek için elinden geleni ardına koymayacakdır. Bu örtülü ve her türlü kalleşliğin mübah olduğu kavgada ise Sûriye’nin Türkiye’den başka dayanağı yokdur, çünki Türkiye de Sûriye’ye “târihen” mecburdur. Bu iki
ülke bir “bütün”dür!
Bâzi mankafalar “ucûbe”yi iki minâre arasına sıkıştırma gerzekliğindeler!
Asıl “ucûbe”
Osmanlı Nizâmı yerine konan kan deryâsıdır!