Başbakan Erdoğan merakla beklenen "Çılgın
Proje"yi açıkladı:
Kanal İstanbul.
İstanbul bu projeyle 2 yarımada ve bir adaya dönüşüyor.
50 kilometre uzunluğunda olması planlanan kanal, Boğaz'ın
batı yakasında yani
Trakya kesiminde olacak.
Süveyş ve
Panama kanalları, projenin gerçekleştirilmesinin mümkün olduğunu gösteriyor.
Osmanlı'nın 400 yıl önce
Adapazarı üzerinden benzer projelendirme yaptığı düşünülürse, bir hayalin hayata geçirilmesi olacak.
Çılgın Proje, İstanbul Boğazı'nı kurtaracak.
***
Başbakan, İstanbul'un ortasından her gün 147 milyon ton tehlikeli madde geçtiğine dikkat çekiyor.
Bunun 4 milyon tonu LPG, 3 milyon tonu
kimyasal madde, geri kalanı da ham petrolden oluşuyor.
İstanbul aslında her saniye içinden
bomba geçen bir şehir gibi...
1979'da Independenta, 1994'te Nassia
tanker gemilerinin Boğaz'ın ortasında nasıl yandığı herkesin hafızasında.
1991'de Boğaz'ın sularının 21 bin baş koyunla nasıl kaplandığını da unutmak mümkün değil.
Kaza yapan gemilerden sızan binlerce ton petrol ve batıkların, Boğaz'ın dip kısımlarında yaptığı kalıcı tahribatı da unutmamak lazım.
Kanal projesi, yılda 56 bin gemi geçen İstanbul'un nefes almasını sağlayabilir.
***
Tehlikeli madde taşıyan ve büyük gemilerin kanaldan geçmesi sağlanabilir.
Bu aşamada ana sorun Montrö Sözleşmesi olarak karşımıza çıkabilir.
Montrö, ticaret gemilerine "zararsız geçiş" hakkı tanıyor.
Bu ifade "serbest geçiş" anlamına gelmiyor.
Türkiye'nin seyrüsefer güvenliğini sağlayacak önlemleri alma hakkı bulunuyor.
Bu sebeple,
transit geçiş yapan her gemiden "sağlık rüsumu" alınıyor.
Kanaldan geçişler daha
maliyetli olabilir.
Ancak geçiş yapan gemilerin neredeyse yarısının
kılavuz kaptan alması bu maliyet farkını kapatabilir.
Tek yönlü
trafik nedeniyle yaşanan zaman kayıpları da ortadan kalkmış olur.
Kaldı ki, hâlihazırda gemilerden alınan "sağlık rüsumları" Montrö'de üzerinde anlaşılan miktarın üçte birinden daha az.
Bu rakamın gerçek miktarına çekilmesiyle Boğaz'dan geçişler de maliyet olarak yükselmiş olacak.
Boğazların ters ve düz akıntıları, keskin dönüşleri de hesaba katıldığında,
Kanal İstanbul nakliyat açısından cazip bile görülebilir.
***
Kanal İstanbul hayata geçirilebilirse, Boğaz'ın her iki yanındaki 2 milyon kişi risk altında
yaşamaktan kurtarılmış olur.
Dünyanın en güzel şehirlerinden birisi olan İstanbul, yeni bir çehreye de bürünür.
Yaşam alanlarının yayılması söz konusu olur.
Planlı bir şehirleşme imkânı da doğar.
Depreme dayanıksız çarpık yapıların yenilenmesi de mümkün hale gelir.
Önemli olan Kanal İstanbul ve çevre yapılaşmasının tavizsiz şekilde planlı yürütülmesini sağlamak...
Boğaz ve kanal ile İstanbul'un turistik cazibesinin katlanacağı da açık.
Sonuç olarak, Başbakan Erdoğan'ın ısrarla gizlediği proje makul ama ezber bozan çılgınlıkta çıktı.
2023'e kadar tamamlanabilirse, İstanbul'a da Cumhuriyet'in 100'üncü yıldönümüne de çok yakışacaktır.