Gazete, fabrika, banka...


Tarih, 22 Haziran 1988. Divan Oteli’nde bugün Koç grubunun tepe yöneticisi Can Kıraç’la öğle yemeği yedik. “Bu yemeğe Rahmi Koç da katılacaktı, yurtdışına gitmek zorunda kaldı. Ama bu yemekten haberli” dedi. Benden önce de Rahmi Bey’le birlikte basının önde gelenleriyle yemek yediklerini söyledi. Sonra da pat diye sordu: “Koç grubu olarak gazete çıkarmak istiyoruz. Ne dersin, çıkaralım mı?” Ben de sordum: “Basına niye girmek istiyorsunuz?” Soruma şaşırdığını söyledi. Bunun üzerine özetle dedim ki: “İyi bir buzdolabından, iyi bir arabadan sonra, örneğin şimdi de iyi bir gazete mi çıkarmak istiyorsunuz? Basında da çok iyi bir marka mı yaratmak istiyorsunuz? Yoksa daha çok Ankara’da, iktidar üzerinde nüfuz sahibi olmak için mi gazete çıkarmak niyetindesiniz? Asil Nadir’in piyasaya Koç grubunun bir rakibi olarak giriyor olması ve Günaydın grubunu satın almış olması mı sizi harekete geçirdi yoksa?..” Can Kıraç saklamadı. Elbette iyi bir gazete çıkarmak isteyeceklerini, ama benim belirttiğim noktanın da önem taşıdığını içtenlikle belirtti. Şöyle dedi: “Asil Nadir birçok alanda rakibimiz oluyor. Sonra bakın, Mehmet Ali Yılmaz gibi biri gidip cumhurbaşkanıyla görüşebiliyor. Erol Simavi kalktı, bir başbakana, Özal’a ‘çomar’ diyebildi. Bir hafta sonra da Özal’ın davetine gitti ve öpüştüler. Bu arada eğer Sakıp Sabancı duyarsa bizim gazete çıkarmaya niyetlendiğimizi, o da hemen bir tane çıkartır.” Can Bey bana bunları söyledi. Gazeteyi daha çok ekonomik güçlerini arttırmanın aracı olarak görüyorlar.” (*) Bu notum 1988’e ait. O yıllarda Cumhuriyet’in genel yayın yönetmeniydim. Aradan 23 yıl geçmiş. Ama Can Kıraç’a o tarihte yönelttiğim sorular bugün de geçerliğini koruyor. Bir grup olarak otomotivden, beyaz eşyadan sonra basın sektöründe de iyi bir marka yaratmak mı?.. Yoksa gazeteyi bir araç olarak kullanıp, Ankara’da daha çok siyasal nüfuz elde etmek ve ekonomik gücüne güç katmak ya da varlığını büyütmek mi?.. Bu sorular bugün de geçerli. En başta, dün ve bugün büyük gazetelerimizi yönetmiş ve yönetmekte olan meslektaşlarımın, yukarıdaki yalın soruların anlamını kendi tecrübelerinden de iyi bildikleri söylenebilir. Konu açılmışken şöyle bir örnek de verebilirim: Diyelim bir banka satın aldınız. O bankanın sahibi olarak her istediğinizi yapabilir misiniz? İstediğinize istediğiniz gibi bol kepçe kredi dağıtabilir misiniz? Kredi musluklarını kendi başka işleriniz için istediğiniz gibi kullanabilir misiniz? Hayır, mümkün değildir. Çünkü bankacılığın öncelikle tabi olduğu yasal kurallar, ilkeler vardır. Bunları çiğnerseniz, suç işlemiş olursunuz. Hatta akıllı ve iş bilir banka yöneticileri, hele Türkiye gibi bir ülkede, banka sahiplerinin bankaya zırt pırt adım atmalarından tedirgin bile olurlar. Banka böyle ise... Gazete nedir? Bankanın tabi olduğu, sahibinin de uyması gereken kurallar varsa, gazetenin yok mudur? Elbette vardır. Gazeteyi gazete yapan bazı temel ilke ve kurallar vardır, gazetecilerin de, patronların da uymaları ve hiç unutmamaları gereken... Meselenin özü budur. Gazete farklı bir işyeridir. Ve kimsenin babasının da malı değildir bir gazete; çünkü gazeteyi gazeteciler yapar. ______________________ * Hasan Cemal, Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim, sayfa 298-299, Doğan Kitap, 2005.
<< Önceki Haber Gazete, fabrika, banka... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER