Şiddet kullanılarak demokratik hak elde edilebilir mi? Daha açık sorayım, bir kısım siyasi haklar uğruna yaşama hakkı hiçe sayılabilir mi?
Bu soruya örgütçü zihniyet bir çırpıda '
evet' diyebilir; ancak vicdan sahibi hiç kimse, siyasi bir hak için masum insanların hayatını tehlikeye atmayı doğru bulmayacaktır. BDP'nin bu konu üzerinde uzun uzun düşünmesi gerekiyor. 7
aday YSK'dan veto yedi diye (ki bu vetoya toplumun her kesimi
itiraz etti) her tarafı ateşe vermek, yakıp yıkmak,
terör estirmek akıllı bir metot olamaz. Hak
aramak gibi bir mazeretin arkasına sığınmak
hedef saptırmaktır.
Tarih şahittir ki siyasî hakları en çok
gasp edilenler muhafazakâr kitleden oluşmaktadır. Demokrat Parti'nin 1960'ta ödediği bedel, ezanın zorla
Türkçe okunmasını engelleyen
yasa ile doğrudan irtibatlıdır. Halk, Adnan Menderes'i kendine daha yakın görmüştü. Tutukladılar, işkence ettiler, ibret-i âlem olsun diye yargılıyor gibi yapıp
halkı sindirmeyi denediler ve sonunda bakanlarıyla beraber idam ettiler.
Menderes'e oy verenler sokakları ateşe boğmadı. Ama demokratik mücadeleyi de bırakmadı. Sonraki yıllarda kapatılan partilerin haddi hesabı yok. Tutuklanmayan lider gösteremezsiniz 'sağ cenah'ta. Ama kimsenin aklına sokağa dökülmek gelmedi. İyi ki de gelmedi! Eğer devlet eliyle yapılan o yanlışlara çare yer altına inmekte aransaydı bu
ülke bambaşka bir mecraya savrulurdu. Radikalizmin kralı yaşanırdı şu güzelim
Anadolu topraklarında.
Sadece siyasi alanda yaşanmadı acılar. Halkın saygı duyduğu, ulemadan saydığı nice insan devlet eliyle zulme maruz bırakıldı. Kur'an öğrettiği için
mahkeme kapılarını eskitti bazı gönül insanları. Dinî kitap yazıyor ve o kitaplar binlerce insan tarafından okunuyor diye yapılmadık kötülük kalmadı bazı kanaat önderleri için. Bahaneler uyduruldu, aslı astarı olmayan senaryolar yazıldı, medyatik tuzaklar kuruldu. İstendi ki
baskı altında inim inim inleyen insanların sabrı bir gün taşsın ve insanlar tek çareyi şiddet eylemlerinde görsün. Öyle olmadı. Bu ülkeye yürekten bağlı mütedeyyin insanlar, "Bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir" hükmünün ruhuna sığınarak gözyaşlarını gizlediler, sabırla yollarına devam ettiler. Aslında mazlumiyet ve mağduriyetler içinde yapılan hak arama mücadelesi sayesinde
Türkiye bugünlere ulaşabildi. Vicdanlarda yankılanan o feryatlar olmasaydı bu ülkede din ve vicdan hürriyeti de
insan hakları da daha birkaç asır askıda kalacaktı.
Sadece Türkiye'ye mahsus bir durum değil bu. Hak arayanları dünyada da iki yol bekliyor. Ya şiddete başvurarak zulme zulümle
cevap verecekler; ya da toplumsal barış ve insan hayatına duydukları saygı gereği demokratik kazanım mücadelesini sabırla yürütecekler.
Gandi bir efsanedir;
özgürlük efsanesi, hak arama efsanesi. Onu bu kadar yücelten değer, asla şiddete başvurmamasında gizlidir. Martin Luther King de, Malcolm X de öyle. Ağır tahriklere kapılarak taraftarlarına şiddeti
tavsiye etseydi, bugün tarih onu başka türlü anacaktı.
Mandela'yı uluslararası bir hak arama sembolü haline getiren tecrübe, silahı, bombayı bir kenara bırakmasıdır. Onlar olsaydı, Mandela olamazdı zaten.
Peki, bu haliyle BDP'den bir Gandi çıkar mı? Ya da bir King? Yahut bir Mandela? Mümkün değil. Yangına körükle giden, şiddete methiye dizerken kalbi yerinden çıkacakmışçasına heyecanlanan adamlardan siyasetçi olamaz ki! Haydi,
yabancı örneklerden vazgeçtim; hem üstelik o örnekler yanlış yere çekilmeye de müsait. BDP'den bir Necmettin
Erbakan çıkabilir mi? Partisi dört kere kapatılacak, partisinin varlıklarına el konacak, arkadaşları tutuklanacak; ama yine de beşinci partiyi kurarak taraftarlarını sokaktan uzak tutacak.
Hazır BDP dine yakın görünmeye çalışıyor, hiç olmazsa Mevlânâ'dan Bediüzzaman'a kadar Anadolu topraklarında hak aramanın heybet ve azametini bize öğreten
bilge insanlara baksın. Görecekler ki şiddeti boğmanın yolu sevgidir. Kanı kanla yuyanlar bir gün o kan revan içinde boğulup gider ve tarih onları asla barış ve kardeşlik sayfasında zikretmez. Diyelim ki siyasi ihtiras bazı siyasetçilerin gözünü kör etmiş;
Kürt aydını Anadolu topraklarındaki meşru hak arama geleneğini bilmiyor mu?