Dün sabah
Erzurum’da uyandığımda,
Palandöken Dağı yeni doğan güneşin ışıklarıyla mahcupça oynaşıp duruyordu…
Zirvedeki karlar parlıyordu.
Trabzon’dan Gümüşhane’ye…
Gümüşhane’den Erzurum’a…
Zigana Geçidi’nden Kop Dağları’na…
Kop Dağları’ndan Palandöken’e…
Beni dışarıda ılık bir sabah karşıladı.
***
Hurriler, Asurlar, Kimmerler, İstikler…
Persler…
M.Ö. 4’üncü asırda
Makedonya Kralı İskender’in Persleri yenerek bu bölgeyi ele geçirmesi…
Roma İmparatorluğu…
Roma’nın bölünmesiyle Doğu Roma’nın payına düşen Erzurum…
Palandöken bunların hepsini biliyordu…
“Palandöken Dağı’nda, kavalımın sesi var”…
***
Bir zaman önce, kentin hatırını soramayacak kadar kısa ve yoğun bir çalışma nedeniyle bulunmamı saymazsam, on yıl aradan sonra Erzurum Girişimci İşadamları Derneği’nin davetlisi olarak geldiğim Erzurum’a daha alıcı bir gözle baktım…
O da sanki makyajını tazelemiş gibiydi…
2011 Kış
Üniversite Oyunları ona makyaj tazelemesini öğretmişe benziyordu.
Kısa bir süre önce 57 ülkeden yaklaşık 3 bin 500
sporcunun katıldığı organizasyon, Erzurum’un çoktandır unuttuğu albenisini ona hatırlatır gibi olmuştu…
Sürecin başından beri duruma vaziyet eden
genç ve başarılı
Vali Yardımcısı Mehmet Gök, bana, 600 milyon dolar harcanan kış olimpiyatlarından kente
miras kalan olağanüstü
modern spor tesislerini gezdirirken, önümüzdeki yıllar için şimdiden yapılan rezervasyonlara binaen Erzurum’un makûs talihini geride bıraktığını söylüyordu…
***
Konferansın başlığı “
Türkiye için Gelecek Perspektifi” idi ama benim aklım sanki Erzurum için gelecek perspektifindeydi…
Olağanüstü doğası, gün ışıklarıyla sevişen heybetli Palandöken’i, eski ve devasa üniversitesi, kendisine hiçbir zaman ilgisiz kalmayan insanlık tarihi ve şimdi de yeryüzünün sayılı spor merkezlerinden biri olma özelliğiyle Erzurum bugünkü durumundan çok daha iyisini hak ediyordu.
Göç almak bir yana sürekli göç veriyordu… Sosyo-
ekonomik konumu nedeniyle iller sıralamasında 67. sırada bulunuyordu ve geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlıyordu… Buna rağmen her fırsatta yediğimiz “Cağ Kebabı” için etler Balıkesir’den geliyordu…
Milyonlarca turiste kilitlenmiş bir turizm kentine dönüşmesi halinde rahatlıkla çağa lehimlenebilecekken, kentin boğazını sıkan atalet beni üzüyordu…
***
Erzurum Vali Yardımcısı Mehmet Gök, Birinci Meclis’te “İkinci Grup”un lideri Hüseyin
Avni Ulaş’ın bir büstünü dört buçuk yıldır evde ağırladığımdan ve bunu Erzurum’a armağan etmek istediğimden haberdardı…
Kendisine siyasal iktidarın Dadaşlar kentinden seçilenlerinin bu konudaki şaşırtıcı çekingenliklerini nakletmeme rağmen, Vali Sebahattin
Öztürk’ün doğru bir adres olabileceğini düşündüğünü hissettim…
Heykel yıkımlarına da, büst dikme arzularına da aldırmaz görünen Erzurum milletvekilleri var iken Hüseyin Avni Ulaş’ın büstüne Vali Öztürk sahip çıkabilir miydi, bilemedim…
***
Konferansta imzasız gelen sorulardan biri bana “Erzurum’un gelecek perspektifi değişir mi, nasıl olacak” diye soruyordu…
Nasıl olacak?
Erzurum, Ankara’da bizi “kimin” yöneteceğiyle zaman öldüreceğine, kentin neden diğer iller sıralamasında ilk onda olmadığına, neden beş milyon turistin bu coğrafyaya gelmediğine, Cağ Kebabı’nın etini nasıl olup da Balıkesir’den
ithal edecek hale düştüğüne odaklanırsa perspektif değişecek…
Palandöken’in tüm sabrı ve heybetiyle bu soru ve cevapların sonucunu da bekleyeceğinden eminim…
Çünkü “Palandöken Dağı’nda, kavalımın sesi var”…