Temel kural değişmiyor; Ölçemezsen bilemezsin, bilemezsen yönetemezsin. Bilgiden ziyade "kanaat" ile yönetilen süreçlerimize bakıyorum ve kanaat dediğimizi subjektif bilgi, süreçlerin niteliksiz yönetimi sonucunu doğuruyor. Türkiye'yi "eski normal"in
zihin yapısıyla okuyan
TÜİK, Türkiye'deki bütün çalışmaların temel veri girdisini sağlıyor. Kamunun resmi ama bu gayrı ciddi verileriyle bırakın
Anadolu'yu, Ankara'yı dahi okumak mümkün değil.
Bu açığı, STK'lar, araştırma şirketleri ve uluslararası veri kurumları kapatıyor.
Mesela 2001'den beri üretilmeyen illere göre gelir verisinin "eksiğini" URAK ve benzeri kurumlar kapatmaya çalışıyor. Ancak "yerel nitelikli veri eksikliği", aşılmış değil.
İkinci sorun; yerel verinin, bırakın merkezi, yerinde dahi üretilmiyor olmasıdır. Anadolu'yu gezerken dikkati çeken, gittiğimiz kenti "rakamlar üzerinden" okumakta çektiğimiz zorluktur.
Bunu yasal olarak sağlamak zorunda olan TÜİK'in genellemeleri, güncel olmadıkları bir yana, sorulara
cevap veremiyor. Yine yasayla kurulu ticaret ve/veya sanayi odaları, veri üretiminden sorumlu olmalarına rağmen, böyle bir "gayretten uzak" davranıyorlar.
Anadolu okumalarında, mesela bir ilin gerçek ihracat rakamını bulamazsınız. En fazla ildeki şirket sayısına ulaşabilirsiniz. O da her ilde mümkün değildir..
Oysa bugün yeni zenginlik alanlarını keşfeden Türkiye'de Anadolu'nun dinamizmini "ölçmebilme- yönetme" eksenine çekebilmek için nitelikli yerel bilgi üretmeye ihtiyaç, her geçen gün artıyor.
Geçenlerde TUYED Başkanı
Kerem Köfteoğlu anlatıyordu; "bir kongre merkezi önündeki
simitçi, merkezin müdüründen etkinlik programını talep ediyor. Gerekçesi: yıllık simit tedarikini planlamak."
Yerel ekonomi STK'larına bakıyorum. Gelebildikleri nokta; enflasyon, beklenti endeksi gibi, medyatik veriler üretmek. Üstelik Ankara'nın niteliksiz verilerini kullanarak... Oysa ihtiyaç, yerel nitelikli veri-bilgi üretmektir.
Anadolu'yu doğru okuyabilmek için bunu yapmak zorundayız. Aksi halde bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olabiliyor, kıt kanaat çözümlere ulaşabiliyoruz.