Vesayet sistemi varlığını
kaosa borçludur.
Varlığını sürdürmek için ya bizzat kaos çıkarır ya da
toplumdaki mevcut kaos fırsatlarını değerlendirir.
Toplumdaki farklılıklar, çatışma noktaları, fikir ayrılıkları, dini-mezhebi farklılıklar, her türlü hassas noktalar kaşınır ve kaos çıkarılır.
Temel taktik budur,
Türkiye'de en çok uygulanan taktik de budur.
Taktik, istenen konularda hassasiyetler oluşturmak için toplum içindeki farklılıkların birbiri ile çatıştırılıp kutuplaştırılması esasına dayanır.
Yapılacak eylemler, seçilecek hedefler, vurulacak mekanlar, alınmak istenen sonuç önceden en ince ayrıntısına kadar planlanır.
Örnek, Uğur
Mumcu'nun öldürülmesi...
Örnek,
Sivas olayları...
Örnek,
Danıştay baskını...
Örnek,
Hrant Dink'in öldürülmesi...
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Çünkü Türkiye'de bu tip eylemleri örgütleyen bir "derin yapı" vardı ve bu derin yapı böylesi çok eyleme
imza attı.
Uğur Mumcu öldürüldüğünde benim gibi düşünen insanlar neredeyse sokağa çıkamaz hale gelmişti.
Çünkü toplum olay üzerine medya tarafından öylesine formatlanıyordu ki, bir anda Uğur Mumcu'nun fikirlerini benimsemeyen herkese onun katili gözüyle bakılıyordu.
Eğer Uğur Mumcu gibi laik kimliği ile öne çıkmış biri öldürüldüyse bunu mutlaka antilaikler, şeriatçılar öldürmüştür!
Oysa gerçek çok farklı olabilir. Fakat gerçek kimsenin umurunda olmuyordu.
Medya meçhul faili hemen buluyordu!
Sivas olaylarında
Alevi-
Sünni çatışması denendi.
Danıştay saldırısında hükümet hedefti. Bu hükümet şeriatçıları o kadar cesaretlendirmişti ki, eline
silah alan bir şeriatçı
başörtüsü yasağı yüzünden Danıştay'ı basabiliyordu!
Hrant Dink öldürüldükten hemen sonra o kadar insan "Hepimiz Ermeniyiz" pankartları ile nasıl sokağa çıkabildiler, kısa sürede nasıl o kadar kalabalıklar bir araya gelebildi?
Hepsinde maksat kaos çıkartmaktı!
Ergenekon'un
defteri dürülmeye çalışıldığından beri böylesi eylemler olmuyor.
Taktik değişti.
Kaos için özellikle
yüksek yargı devreye girdi.
Türkiye Ergenekon'un kıskaca alınmasından sonra yüksek yargının katakullileri ile boğuşuyor.
Anayasa Mahkemesi,
Yargıtay,
HSYK vs...
Şimdi de
Yüksek Seçim Kurulu...
YSK'nın BDP'li bağımsızlarla ilgili veto kararı 12 Haziran'da yapılacak
seçimleri sabotedir.
YSK, çözülmediği takdirde, ki çözülecektir, çok büyük bir kaosa imza atmıştır.
YSK üyeleri daha önce bağımsızlıkları sorunlu olduğu ortaya çıkan Danıştay ve
Yargıtay üyeleri arasından seçiliyor.
Dolayısıyla ülkede siyasi kaos çıkarmak için daha önce nasıl Yargıtay, Danıştay, HSYK,
Anayasa Mahkemesi kullanıldıysa şimdi de YSK kullanılıyor!
Bedri Baykam olayı mı?
Bedri Baykam'ı bıçakladığı söylenen adam yakalandıktan sonra "Din düşmanı olduğu için vurdum şerefsizi" demiş.
Hiç güleceğim yoktu ama çok güldüm.
Gerçekten bizi bu kadar aptal mı sanıyorsunuz?
Biz artık bu gibi tuzaklara düşmemeyi öğrendik de,
Kürtler henüz öğrenemediler. Her türlü engellenmenin alternatifi şiddet değildir, "dağ" hiç değildir. Kaos amaçlayanların en büyük aktörü olduğunuzun farkında mısınız?
Siz de akıllanın biraz!