Seçime giderken belki de en az
tartışma yaratan ama çok makul karşılanan tek liste, BDP'nin bağımsız milletvekili listesiydi. Bu listeyle BDP, kısa tarihini aşan iki önemli değişime
imza attı.
Bir: İlk kez
Kürt siyasi hareketlerini bir araya getirdi,
İki:
Türkiye'nin,
özgürlük ve
demokrasi isteyen yeni
mağdurlarının partisi olmaya giden yola çıktı.
Doğrusu bu siyasal çıkış, "Yeni Türkiye" düşüncesiyle de örtüşüyordu. Ve yeni anayasa yapmak, başta
Kürt sorunu olmak üzere temel sorunlarını çözmek isteyen Türkiye'ye, Kürt siyasi hareketlerinin ayak bağı değil,
destek olmak istediğinin bir göstergesiydi.
Bu değişimin en büyük sürprizi ise Kürt
sivil siyasi geleneğinin simgesel ismi Şerafettin Elçi'ydi.
Elçi'yi bu köşede birkaç kez yazdım. 70'lerin sonunda Ecevit hükümetinin Bayındırlık Bakanıyken söylediği "Ben Kürdüm, Türkiye'de
Kürtler var" sözüyle şimşekleri üzerine çekmiş ve çok hırpalanmıştı. 12
Eylül darbesinden sonra da bu çıkışının bedelini ağır biçimde cezaeviyle ödedi.
12 Eylül'den sonra da siyasetle bağını hiç koparmayan Elçi, şiddete karşı tavrıyla PKK'ya da hep mesafeli durdu. Hatta eleştirdi.
KADEP Genel Başkanı olarak da başından beri Kürt meselesinin çözümünde "
Federasyon"u savundu. Şimdi, BDP çizgisiyle bir araya gelerek yeniden
Meclis'e girmenin arifesinde. Aslında sadece Elçi değil, Kemal Burkay'a yakın HAKPAR da eski Devrimci Demokratlar (DDKD) da bu birlikteliğe destek veriyor.
Peki, son dönemde yaşadığı rahatsızlığa rağmen Elçi, yıllar sonra neden Meclis'e dönmek istiyor?
"Yeni Meclis, Türkiye'yi yeniden yapılandırılacak. Amacım, hem Kürtler hem de Türklerin huzura kavuşabilmesi için Kürt sorununa siyasi bir çözüm bulunması. Bu süreçte yararlı olabileceğimi düşünüyorum."
"AKP değişimin umuduydu"
Elçi'yle Kürt hareketindeki derin dönüşümü ve bu dönüşümün nereye evirileceğini de konuştum. Çok emin ve umutlu bir
cevap verdi:
"Eğer yanlışlar yapmazsak, bu birliktelik, gelecekte mağdur ve mazlum kesimlerin hepsini toparlayan, ülkede demokrasinin öncülüğünü yapan bir konuma gelebilir. Bu liste bence Türkiye'de demokrasinin dinamosu olabilecek bir liste."
Deneyimli siyasetçi Elçi'ye
AK Parti listelerini soruyorum. AK Parti gibi tüm Türkiye'yi kucaklayan bir partinin Kürt sorununu çözme iradesi göstermesinin önemine vurgu yapıyor ve ekliyor:
"Ben AKP'nin bölgede güçlü bir listeyle çıkmasını isterdim. Çünkü AKP geniş kitleler için demokrasi, değişim ve dönüşümün umuduydu, önemli işler de yaptı. Onların hakkını vermek lazım... Ama son dönemde MHP'yi barajın altına indirmek amacıyla giderek aşırı milliyetçiliğe oynamaya başladı. Böyle bir AKP seçimden sonra yani çağa uygun demokratik adımlar atmak istese bile, milliyetçilik doğrultusunda motive ettiği insanları ikna etmekte zorlanır."
Ve herkesin merak ettiği soru; Acaba BDP ekseninde oluşturulan bu birliktelik devam edecek mi? İşte Elçi'nin cevabı:
"Bu birliktelik Türkiye ve Kürt halkı açısından umut yaratıyor. BDP eğer kendi çizgisinde önemli bir dönüşüm yaşamasaydı benim gibileri herhalde almazdı. Bu büyük bir fırsattır. Biz oraya kendi kimliğimizi koruyarak gidiyoruz. Hiç kimse siyasi kişiliğini, düşüncelerini terk ederek gitmiyor. Ayrıca seçildikten sonra çekip gitmek için değil, bir ahenk içinde, ortak çalışmak için gidiyoruz. Seçimden sonraki asıl amacımız Türkiye partisi olabilmek. Ama biraz
sabır gerekiyor."
Cumhuriyet, 87 yıldır bir türlü demokrasiyle buluşamıyor. Ne zaman buluşsa, araya ya bir darbe ya bir
muhtıra giriyor ve
buluşma erteleniyor. Görünen o ki, bu buluşma "demokrasi ışığının doğudan yükselmesi"yle artık ertelenmeyecek.