CHP lideri
Kemal Kılıçdaroğlu geçen hafta
Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde düzenlenen etkinliğe katıldı. İyi de etti. Güzel mesajlar da verdi. Çoktandır CHP gündeminde olmayan 'dine saygılı
laiklik' anlayışını yeniden ruznameye yazdırmış oldu.
CHP'nin daha önce de mütedeyyin insanlarla barışma teşebbüsü olmuştu; maalesef akamete uğradı. En azından sürdürülemedi ve samimiyetsizlikle suçlandı. En kritik zamanda CHP, 'çarşaf
açılımı' için harekete geçti, büyük risk aldı. Ancak CHP içindeki bazı kişiler bu süreci baltalamaktan çekinmedi. Bugün ne çarşaf açılımı kaldı ortada ne başörtüsüne
özgürlük düşüncesi...
Her şeye rağmen CHP'nin
dindar insanlarla kucaklaşmaktan başka çıkar yolu yok. Her kesimin sorunlarına eğilecek ki kitle partisi olabilsin. Herkesin hayat tarzına saygı duyacak ki herkes tarafından desteklenebilsin. Başta Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP zirvesinin
halkla barışık bir Halk Partisi niyeti taşıdığını sanıyorum. Lakin!
CHP,
Ergenekon sanıklarına kapılarını bu kadar araladığında çıkmaz bir sokağa girdiğini görmüyor mu? Özellikle de "Taban
baskı yaptı..." deyip eski
Erzincan Savcısı
İlhan Cihaner'e
Meclis kapısını aralayarak harakiri yapmış olmuyor mu? Ayrıca bu nasıl bir 'taban' ki Erzincan gibi nispeten gözden ırak bir yerde görev yapan bir
devlet memuru için baskı yapıyor? Hem, savcı beyi tanıyan CHP tabanı, eski bir yayın yönetmeni olan
Tuncay Özkan'ı tanımıyor muymuş?
'CHP tabanı'nın devlet görevlileri hakkında ne kadar ilgi ve bilgiye sahip olduğunu kuşkuyla karşılasam da bu İlhan Bey'in geniş halk kitleleri arasındaki algısının çok iyi olmadığını söylemek zorundayım. Adamın meslek hayatı boyunca yaptıkları sadece İsmailağa Cemaati diye bilinen kitleye karşı yürüttüğü absürt davadan oluşmuyor. Mesela
baskın düzenlettiği yerden
tutanaklara geçirttiği suç unsurlarına bakar mısınız: "3 adet yeşil karton
kapaklı içerisinde
Arapça olduğu düşünülen yazılar bulunan kitap". Devletin savcısı, elindeki 'elif bâ cüzü'nü bilemiyor; daha kötüsü onu suç
delili olarak zabıtlara geçiriyor. "Bir adet kırmızı kartonlu kapak içerisinde ve üzerinde Arapça olduğu düşünülen yazılar bulunan kitap." Bu
tarif, bahsi geçen kitabın Kur'an-ı Kerim olduğunu düşündürtüyor. Ve başka bir delil (!): "Bir adet 'Teşekkür ederim Allah'ım' yazılı CD" Sayın Cihaner, çocukların okuduğu
ilahi CD'sini de suç unsuru sayarak kayıtlara geçiriyor.
İlhan Cihaner bu! Bir kamu dairesine baskın düzenletip orada çalışanlar arasında başörtülüler hakkında tutanak tutturduğu iddia ediliyor. Bazı devlet memurlarının çocuklarının hangi yurtta kaldığına dair araştırmalar yaptırdığı yaygın bir şekilde biliniyor. Özel
sorgu odaları kurdurup herkesten gizlediği söyleniyor (özel sorgu odasını
itiraf da etti zaten). Bu kadar "bilinen" bir adamın son dakika
aday gösterilmesi 'derin bir baskı yapıldığı' algısını güçlendirdi. CHP'nin zirvesi bunu görmüyor mu?
Ortaya çıkan manzaraya bakılınca adamın bir cemaatle, bir tarikatla falan sorunlu değil; dinin kendisiyle sıkıntılı olduğu kanaati oluşuyor. Umarım öyle değildir. Kaldı ki suçlamalar sadece dinî konulara yaklaşımından oluşmuyor. İddianamelere girmiş bazı suçlamalarla da karşı karşıya sayın savcı. Polislere tuzak kurup önceden yerleştirilen silahları adamların üzerine yıkmak gibi, "AKP ve
Gülen'i bitirme planı" içinde rol almak gibi, 800 bin TL karşılığında yalan ifade vermeyen bir kişiyle "Savcı Hüseyin" adıyla görüştüğü ve adamı tehditle ifadeye zorladığı gibi iddialar var. Hal böyle olunca, CHP'nin Ergenekon sanığı savcıdan beklentisi ne olabilir ki!
Evet, CHP'nin dinle de dindarla da barışması şart! Ancak "din karşıtı" algısına sebep olan unsurlardan arınmadıkça bunda başarılı olması mümkün değil. Meclis'te
Fethullah Gülen
Hocaefendi hakkında
saldırgan bir dille konuşan ve hukuku hiçe sayarak herkesi çete olmakla suçlayan bir milletvekilini o listede tuttukça ve o listeye yenilerini ekledikçe "dine saygılı laiklik" CHP için yavan bir nostalji olarak kalır.