Haftalardır tartıştığımız YGS'de şifre var mı anlayamadım ama kesin olan bir şey var.
CHP'nin
Ergenekon adaylarında bir numara var.
Son örnek Ergenekon sanığı eski
Başsavcı İlhan Cihaner'de yaşandı.
Ergenekon sanıklarını Meclis'e taşıyıp orada da
dokunulmazlık zırhına bürüyebilmek için her türlü atraksiyonlar yapılıyor.
11 Nisan'da YSK'ya teslim edilen listelerde Cihaner yoktu.
Fakat sonra ne olduysa -ki kulisler aslında bir şey olmadığı, Cihaner'in isminin taktiksel olarak sonraya bırakıldığı yönünde- Denizli listesi için hem Denizli'de hem de Ankara'da itirazlar yapıldı.
YSK şaşırtıcı bir hızlılıkla karar verdi.
Hatta hatırlatalım aynı YSK bir
pazar günü yurtdışındaki Türkler'in oy kullanamayacaklarına da hükmetmişti. Hadisenin ilginç yanlarından birisi de şuydu:
Başbakan Erdoğan Almanya'da gurbetçilerle buluşmuş, miting havansıda konuşuyor.
Erdoğan gurbetçilere
müjde verirken YSK adeta nanik yaparcasına '
Hayır oy kullanamayacaklar' kararını açıkladı. YSK'nın bu tavrı alenen siyasete müdahaleydi. Çünkü
Dışişleri her türlü hazırlığın yapıldığını gurbetçilerin bulundukları ülkelerden oy kullanabileceklerini açıklamıştı.
Kaldı ki son günlerde gittiğim
Amsterdam ve Strasbourg'da konuştum herkes YSK'ya ateş püskürüyor. Şimdiden organizasyonlar başlamış, YSK'ya inat oy kullanmaya gelecek binlerce gurbetçi.
Kulislere göre CHP'nin Cihaner manevrası öncesi YSK ile dirsek teması da sağlandı.
Cihaner şimdi Denizli ikinci sıradan aday. Denizli'de tepki var ama kimin umurunda?
Cihaner dün medyaya yaptığı açıklamada Denizli'yi çok sevdiğini her gittiğinde de mutlaka alabalık yediğini anlattı.
Herhalde
seçim kampanyası sırasında Denizli'yi tanıma imkanı bulacaktır. Denizliler de Cihaner'i tanıma fırsatı bulacak.
Böylelikle CHP'deki Ergenekon sanığı
vekil adayı 4'e çıktı.
Sinan Aygün, Mustafa
Balbay, Mehmet
Haberal ve
İlhan Cihaner.
Her dört ismin de 'garanti' yerlerden aday. CHP yönetimi üzerinde hatırlı birilerinin etkisi olduğu muhakkak.
Haberal için ise daha özel bir çalışma yapıldı. Önce MHP'den aday olması gündeme geldi. Fakat 'Ne olur ne olmaz
baraj altı filan kalır' denilerek CHP'ye yönelindi. Rize'den adaylığı gündeme geldiğinde de 'garanti olsun' diye
Zonguldak 1. sıraya kaydırıldı.
Haberal nasıl bir sembolse bir
cumhurbaşkanı uğurlamaya gitti, başka siyasetçiler sağlığıyla yakından ilgilendi, uğrunda
Yargıtay sürpriz kararlar verdi.
Demek ki sembolik değeri büyük bir isim.
Yasalara aykırı olmamak kaydıyla her parti istediği kişiyi istediği yerden aday gösterebilir. Bu o liderle, parti yöneticileriyle seçmeni arasındaki bir ilişkidir. Bir yönüyle de özeldir.
Fakat CHP'nin sorunu şu:
Kemal Kılıçdaroğlu çok ciddi bir inandırıcılık sorunu yaşıyor. Her söylediği sözden dönüyor ya da tersi uygulamalar yapıyor.
Google+' class='textetiket' title='Google haberleri'>Google bile Kılıçdaroğlu'nun çelişkili açıklamaları ile dolu.
Ergenekon sanıkları ile ilgili tavırları da öyle. Her sorulduğunda 'Bakarız ederiz, kurullarımız karar verir' dedi ama Haberal örneğinde olduğu gibi söz konusu isimlerin adaylıklarıyla bizzat ilgilendi.
Listeler teslim edildikten sonra düşündürücü bir hareketle Cihaner'i kontenjan adayı yaptı.
Bu çelişkili tavırlar sadece adaylar konusunda değil. Seçim vaatlerinde de aynı şey söz konusu. Yıllardır hükümetin 2B ile ilgili çalışmalarını mahkemeye taşıyan Kılıçdaroğlu şimdi
seçim vaadi olarak 2B arazilerini öne sürdü.
İyi de demezler mi "Açıkladığınız proje AK Parti'nin projesiyle neredeyse aynı.
Anayasa Mahkemesi'ne neden gittiniz o zaman" diye?
Türk siyasetinde samimiyet, sahicilik ve dürüstlük varolabilmenin temel saç ayaklarıdır. Bugün Başbakan Erdoğan'ın en büyük kozu da bu. Geniş kitleler Erdoğan'ı samimi, sahici ve dürüst buluyor. O yüzden önceki gün açıkladığı seçim vaatlerine de 'gerçekçi' yaklaşıyor.
Nasıl Başbakan'ın en büyük kozu 'net olmak' ise Kılıçdaroğlu'nun en büyük dezavantajı da 'net olamaması.'
Bizden uyarması. Türk siyasetinde varolabilmenin yolu samimi ve net olmaktan geçer.