Bir
terzi elbise dikti diye meslekten men edilir mi?
Bir bahçıvan bahçeyi ihya etti diye bahçıvanlıktan kovulur mu?
Ya da bir milletvekili
siyaset yaptı diye vekillikten
ihraç edilir mi?
Bunlar oldukça tuhaf sorular ama eski
HSYK hepsine
evet cevabı veriyordu.
Zira
teknik donanımı üst seviyede olan bir iddianameyi hazırlayan Ferhat
Sarıkaya'yı meslekten ihraç etmişti.
Sadece görevini yaptı diye...
Vesayetin tanrılarına
adalet namına dokundu diye...
İddianamede
Yaşar Büyükanıt'ın adı nasıl geçermiş, savcı haddini aşmışmış...
Laf-ı güzaf hepsi.
Geçin bunları geçin.
Savcı iddianamesinde olayı tüm hatlarıyla anlatmak için sadece doğrudan soruşturabileceği değil soruşturamayacağı isimlere de bal gibi yer verebilir.
Zaten kendisi Büyükanıt'ı doğrudan soruşturamayacağı için onun hakkındaki evrakı ayırıp
Genelkurmay Başkanlığı'na göndermişti.
Yani gerekeni dosdoğru yapmıştı.
Üstelik Van Özel Görevli Ağır
Ceza Mahkemesi savcı Sarıkaya'nın iddianamesini doğru buldu ve kabul etti.
Dahası iddianamedeki argümanlarını da isabetli bulup
Org. Büyükanıt'ın iyi çocuklarını 39 yıl 5 ay ağır hapse mahkûm etti.
Ama eski HSYK Sarıkaya'yı haklı bulan mahkemeyi hiçe saydı, ödüllendirilmesi gereken bir savcıyı, "askeri bir gerekçe"yle meslekten attı.
Peki, Org. Büyükanıt
Şemdinli soruşturmasından kurtuldu mu?
Hayır.
Anayasa değişikliğiyle birlikte Büyükanıt hakkındaki illegal bağlantı iddialarının soruşturulması görevi özel yetkili savcılara geçti.
Yani Büyükanıt'ın Şemdinli'deki rolünün özel yetkili savcılarca soruşturulması gerekir.
Bu zorunluluk hâlâ devam ediyor.
Madalyonun diğer yüzüne bakalım.
Bülent Arınç'ın "Başörtülü kızların hali beni üzüyor" sözünü, Türkiye'de
alkol tüketiminin azaldığını AK Parti'nin kapatılması için "hukuki sebep" gösterip iddianameye derceden, İslam'ın diğer dinlere göre sosyal hayata daha çok karıştığını söyleyip ilkel kabilelerin bile güleceği bir jakoben laisizmi iddianamesine payanda eden bir
Yargıtay C.
Başsavcısı
Yalçınkaya gerçeği var.
Sarıkaya'nın liyakatle görevini yaptığı halde meslekten ihraç edildiği bir yerde Yalçınkaya'nın yüz kere ihraç edilmesi ve hukukçuluğun yakınından geçmemesi gerekirdi.
Neyse geçelim bu faslı.
Yeni HSYK, eski HSYK'nın hukuk vicdanına sürdüğü bir kara lekeyi sildi.
Eski HSYK'nın Anayasa'yı bile ihlal ederek (144.md) özel yetkiden uzaklaştırdığı savcı Osman
Şanal isabetli bir şekilde özel yetkili savcılığa tekrar iade edildi.
Zekeriya Öz'ün
Ergenekon soruşturmasından alınmasına ne kadar ateş püskürdüysem, HSYK'nın son kararlarını o derece alkışlıyorum.
Büyük bir iş yapmadılar ama olması gerekeni yani normali gerçekleştirdiler.
HSYK'nın savcı Sarıkaya ve
İlhan Cihaner'i soruşturan savcı
Osman Şanal'la ilgili karara
CHP ilginç bir karşılık verdi.
Tam bir karşı hamle.
11 Nisan'daki
aday listelerinde yer vermediği Cihaner'i HSYK kararından sonra Denizli'den 2. sıraya koydu.
CHP, HSYK'nın adil inisiyatifine bir Ergenekon sanığını daha aday yaparak
cevap verdi.
Ergenekon sanıklarıyla dekore edilmiş yepyeni bir CHP.
Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz ve İbrahim Şahin'in ne günahı var?
Masumiyet karinesi var ya!
Bence CHP
Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz ve İbrahim Şahin'i de aday göstersin.
Yanlış anlamayın takımı tamamlamak için.
Bu arada...
Karanlıkların üzerine Zekeriya Öz'den de önce cesaretle giden savcı Sarıkaya'nın mesleğe C. başsavcısı veya en azından özel yetkili başsavcı vekili olarak dönmesi gerekir.
Sarıkaya'yı başsavcı yapın ki adalete, cesarete ve hayata verdiğiniz değeri görelim.
Savcı Sarıkaya çektiği ızdırap, muhatap olduğu maddi ve manevi yıkımla bunu fazlasıyla hak etti.
Izdırapla geçen 5 senenin karşılığı sadece mesleğe geri dönebilmek değil, Türkiye'de derinliklerin üzerine cesaretle giden bir savcı olarak ödüllendirilmektir.
Yunanistan kadar olamayacak mıyız?
Vassilis Vassilikos'un "Ölümsüz" isimli eserini okuyanlar da hatırlayacaklardır.
1967'de
darbe olunca, o zamana kadar derin odakların üzerine kararlılıkla giden meşhur savcı Christos Sartsetakis meslekten atılmış ve tutuklanmıştı.
İşkence gördü.
Yunanistan'da sosyal demokratlar savcı Christos Sartsetakis'i 1985'te
cumhurbaşkanı yapmışlardı.
Onların sosyal demokratları devletin içindeki çetelerin peşine düşen savcılarını cumhurbaşkanı yapıp başlarına taç ediyorlar.
Bizde sosyal demokrat geçinenler savcının meslekten atılması için ellerinden geleni arkalarına koymadıkları gibi, karşı hamle olarak
terör örgütü sanıklarını Meclis'e taşımak için BDP'nin çizdiği yolu takip ediyorlar.
Batı'nın sosyal demokratları ile bizimkiler neden bu kadar farklı?
İtalyan savcılar Casson ve Di Pietro Türkiye'de olsaydı bizim CHP onlara kim bilir ne kulplar takardı düşünebiliyor musunuz?