Bazen duygularınızı anlatmaya kelimeler yetmez olur.
Bunu en iyi anlayanlar da
şairlerdir.
Mesela Yahya Kemal Beyatlı,
Münir Nurettin Selçuk'un Kürdilihicazkar'dan şarkılaştırdığı şiirinde kelimelerin yetmez hale geldiğini şöyle anlatmış:
"Her ah bir hitab idi Körfez'de dün gece
Bin mah içinde bir meh-i taban olan sana
Her cevr her cefa yaraşır hüsn ü anına
Bidat kıl keremse de şayan olan sana
Tavsifi musikiye bırakmak diler Kemal
Bulmaz lisanda nağme sena-han olan sana"
Körfez'de ahlarla geçen geceden sonra şair "Bin tane ay içinde en parlak ay" olan sevdiğine "Güzelliğine yakışan iyilik olsa da istersen kötülük et" diyor ve kelimelerin yetersizliğine takılıyor...
"Lisanda övecek kelimenin nağmesini bulamadım, seni anlatmayı musikiye bırakıyorum" diyor.
Kelimelerin yetersiz kalması durumunu en iyi anlatan şair Orhan
Veli Kanık değil midir?
Anlatamıyorum
"Anlatmıyorum" şiirini bilmeyen var mı?
"Ağlasam sesimi duyar mısınız,/ Mısralarımda;/ Dokunabilir misiniz,/ Gözyaşlarıma, ellerinizle?/ Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, / Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu/ Bu derde düşmeden önce./ Bir yer var, biliyorum;/ Her şeyi söylemek mümkün;/ Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;/ Anlatamıyorum"
Herkül Millas bir şair değil... Duygularını ve düşüncelerini düz yazı ile, siyasi yorumlarla anlatan bir düşünce adamı.
Ancak o da bir noktada kelimelerin yetersiz kaldığını hissedip, çözümü sinemada bulmuş. Nefin
Dinç ve Gamze Paker Mekik'ten oluşan ekibiyle "Öteki Kasaba" belgeselini yapmış.
Bu belgeselde Mora'nın "Dimitsana" ve Ege'nin "Birgi"
kasabalarındaki insanlar, öğretmenler, öğrenciler, Türklerin
Yunanlıları,
Yunanlıların da Türkleri nasıl gördüklerini anlatıyorlar.
Karşılıklı önyargılar
Dimitsana Yunanistan'ın 1821'de Osmanlı'ya karşı
bağımsızlık başkaldırısının başladığı Mora coğrafyasında bulunuyor....
Birgi de
Kurtuluş Savaşı'mızın zaferle sonuçlanmasına kadar üç yıl Yunan işgali altında kalan Ege coğrafyasında...
Dimitsanalılar her bağımsızlık günü kutlamalarında Yunan bağımsızlığının kahramanı Kolkotronis'in Dramalı Mahmut Paşa komutasındaki kalabalık orduyu Dervenakia Savaşı'nda nasıl yendiğini okul müsamereleri ile yeniden yaşıyorlar.
Birgililer de Yunan işgaline efelerin nasıl karşı koyduğunu ve onların nasıl kovulduğunu, öğrencilerin konuşmaları ile bir kez daha hatırlıyorlar. Kameralara konuşan her yaştan Yunanlılar Türklerin yayılmacı olduğunu, yüzlerce yıl Yunanlılara eziyet ettiklerini, Yunan kültürünü yok etmeye çalıştıklarını söylüyorlar.
Birgililer de "Yunan gavuru"nu anlatırken "Ayıdan post-Yunandan dost olmaz" tekerlemesini seslendiriyorlar. Birgililere göre de Yunanlılar yayılmacı.
Herkül Millas Türkiye'de doğmuş, askerliğini, eğitimini Türkiye'de yapmış, Türk
Atletizm Milli Takımı'nda
şampiyonluk elde etmiş 70 yaşında bir
İstanbullu... 1970'ten beri Yunanistan'da yaşıyor.
Ve "Torunlarıma Türklerin Yunanlılar, Yunanlıların da Türkler hakkındaki ön yargıları hakkında ne diyeceğim" sorusuna takılmış.
Çözüm belgeselde mi?
Cevabını aradığı bir diğer soru da "Önyargılar gerçekten geçmişten mi yoksa bugünkü öğretilerden mi kaynaklanıyor" şeklinde.
1964'te göç etmek zorunda bırakılan İstanbul Rumlarının trajedisini geçmiş yıllarda yönetmen Tassos Boulmetis'in "Bir Tutam Baharat" (Politiki Kouzina) filminde (2003) izlemiştik.
Herkül Millas'ın "Öteki Kasaba"sı ise kültürel ön yargılar boyutunda Türklerin ve Yunanlıların birbirlerine bakışlarını çarpıcı biçimde bize yansıtıyor.
Gerçekten hemen her konuda yazı dilindeki kelimelerin yetersizliği sık sık rastladığımız bir durum.
Herkül Millas keşke bir kısım Türklerin diğer kısım Türklere karşı ön yargılarını da bir belgesele konu etse...