SEÇİMLERDE benim açımdan en önemli
bölge Güneydoğu’dur. Diğer yerlerde kim kazanmış, kim kaybetmiş çok önemsemem.
Çünkü
Kürt meselesinin çözümünün olmazsa olmaz zemini, bölgedeki temsilin çeşitli olmasıdır. BDP’nin bölgede ‘tek parti’ haline gelmesi çözümü fevkalade zorlaştırır.
Bugün bölgede iki parti var; AKP ve BDP...
BDP, bir yandan etnik kutuplaşmayı kışkırtarak, öbür yandan
aday yelpazesini genişleterek bu seçimlerde eskisinden daha büyük bir tabana oturacak gibi gözüküyor.
AK Parti’nin listelerini ise başarılı saymak mümkün değil.
Sadece iki lokomotif gözüküyor: Bölgeye büyük hizmetler götüren
Tarım Bakanı
Mehdi Eker ile ‘
girişimci orta sınıf’tan
Galip Ensarioğlu...
Geniş tabanı olan çok sayıda aday gösterilmeliydi. Halbuki, bakıyorsunuz bir ildeki adaylar tespit edilirken ilçelerin temsili unutulmuş! Başka bir ilde sürükleyici isimler liste dışı bırakılmış...
Haşim Haşimi gibi tabanı olan isimler listeye alınmamış...
Faruk Çelik niye Urfa’ya verilmiş? Bakanlık görevi bakımından
Balkan göçmenlerinin yoğun bulunduğu
Bursa,
İstanbul gibi büyük şehirler veya
Karadeniz illeri daha uygun olmaz mıydı? Urfa’nın tüm adaylarının Urfalı olması gerekmez miydi?
Merkezden aday planlaması!
Tıpkı “merkezi planlama”nın kusurları gibi, adayları katı bir şekilde merkezden belirlemek de böyle ‘çevre’nin gerçeklerine uymayan kararlara yol açıyor.
Bu işleri çok iyi bilen
Devlet Bakanı Prof. Ömer
Dinçer keşke “idari ademi merkeziyet
reformu” hazırladığı gibi bir de “parti içi
demokrasinin verimliliği” ve “merkeziyetçiliğin kusurları” konusunda bir
rapor hazırlasaydı!
Parti içi demokrasi kıtlığı bütün partilerimizde ciddi bir sorundur.
Sağlıklı demokrasi için ikisi de şart olan “parti disiplini” ve “parti içi demokrasi” kavramlarının oturmamış olması ve birbirine karıştırılması siyasi kültürümüzdeki önemli zaaflardan biridir.
CHP’nin dili ne olacak?
CHP’de hem değişim yapmak hem denge kurmak istendiği anlaşılıyor.
İstanbul Birinci Bölge’den Nur
Serter aday; katı
laiklik görüşüyle, sıkı
türban karşıtlığıyla eski CHP’nin sembol isimlerinden biri...
Ama İstanbul 3. Bölge’de CHP listesinde ilahiyatçı-sosyolog
Muhammet Çakmak’ı görüyoruz. Türban yasağına kökten karşı olduğu gibi tarikatların serbest olmasını akademik gerekçelerle savunan bir isim.
CHP seçimlerde Serter’in mi, Çakmak’ın mı dilini kullanacak?
Yahut
Nur Serter’den farksız Süheyl Batum’un dili mi, geniş kitlelere
açılımı savunan Gürsel
Tekin’in dilini mi?
Biraz o, biraz bu olursa “Yeni CHP” ne dediği anlaşılamayan bir parti haline gelir.
CHP kabuğunu kırıp geniş kitlelere açılacaksa, eski söylemi bırakıp daha özgürlükçü ve geniş kitlelerce benimsenecek bir dil kullanmak zorundadır.
Kapsayıcı dil
Alevi vatandaşların daha çok CHP’ye yakın olması ve CHP’de Alevi adayların daha çok olması gayet tabiidir.
Fakat dikkat ettiniz mi,
Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız adaylığını koyduğu halde CHP yönetimince listeye alınmadı!
Neden? Ben bunun sebebinin Balkız’ın keskin dili olduğunu düşünüyorum.
Netice: Hele de anayasa yapmak için uzlaşmak zorunda olan Türkiye’de bütün partiler kapsayıcı bir dil kullanmaya özen göstermelidir.