Televizyon ve radyolarda Kılıçdaroğlu'nun reklam spotları dönüyor:
"Benim için Sağcı-Solcu,
Alevi-
Sünni,
CHP'li-AKP'li fark etmez..." türünden sözler.
Bunlar, hoş sözler.
Ama hayat böyle değil.
Kılıçdaroğlu'nun belirlediği milletvekili listeleri parti bünyesinde kıyameti koparıyor.
Yılların CHP'lisi, Ercan Karakaş
isyan etmiş:
-Neden onlar da ben değil.
"Onlar" dedikleri içinde
Haberal ve benzerleri var.
'Baykal'cılar
tasfiye edilmiş, 'Sav'cılar tasfiye edilmiş. Demek sizin için fark ediyor. En azından "Bu parti benim damgamı taşısın" dediğinizde parametreleri kökten değiştirmiş oluyorsunuz.
"Bu
Türkiye'yi ben yöneteyim" dediğinizde de, sizin için Haberal ile Ercan Karakaş arasında fark ortaya çıkıyor.
CHP'de bir liste
depremi yaşandığı kesin.
Kılıçdaroğlu-Tekin ekibi, CHP'nin bir kesimini tasfiye etmiş bulunuyor.
Bu tür tasfiyelerde karar verilirken muhtemelen, "Bunları tasfiye ederiz ama CHP bir şey kaybetmez" gibi bir değerlendirme yapılır. Bu da, bu tasfiyelerin tabanı etkilemeyeceği, yani tasfiye edilenlerin tabanlarının bulunmadığı ya da parti aidiyetinin herkesin tabana etkisinden daha fazla olduğu kanaatinden doğar. Bu durum da ilginçtir, 40 yıldır CHP'nin tepesinde yer alan
Önder Sav ve benzeri kişilerin tabansız bir
siyaset yaptıkları sonucunu doğurur. Eğer böyle bir değerlendirme tutarlıysa, mesela Baykal'a karşı da böyle bir tasfiye operasyonu neden işlememiştir ya da bir tek Baykal'ın tabanı etkileyeceği mi var sayılmıştır?
CHP'deki tasfiyelere paralel yapılan şey, "
Merkez sağ" diye nitelenen çevre ile kurulan ilişkidir.
Şu sıralar "Merkez sağ" üzerine epey bir şey yazılıp çiziliyor.
Bence soruyu, canı en çok yanan bir siyasetçi olarak Ercan Karakaş soruyor:
"Bu isimler mi sağ oyları partiye getirecek?"
Merkez sağ diye kimden bahsediliyor?
Mehmet Haberal ve onun arkasındaki isimlerden... Süleyman
Demirel,
Hüsamettin Cindoruk'tan yani...
Bunlar çoktandır "sağ" ile ilişkiyi kestiler...
Demirel 28 Şubat'tan bu yana, "Tek Parti" ideolojisinin yanında duruyor. Cindoruk, hayatının herhangi bir döneminde "sağ" oldu mu bilmem.
Asıl önemli olan, bunların tabanlarının kalıp kalmadığı...
Bana göre bunlar, sağda CHP zihniyetini temsil etmekteydiler ve zaman içinde sağdan kopa kopa, CHP çizgisinde buluştular.
Burada asıl CHP, rol şaşkınlığı, kafa karışıklığı içinde.
CHP "sol" olabilir mi diye sormak lazım.
Sol, CHP'ye dıştan monte olmuş bir şey.
CHP demek statüko demek ve orada Demirel-Cindoruk çizgisi ile
buluşma halinde.
Kılıçdaroğlu'ndan bir "yeni CHP tarifi" yapması bekleniyor. Bu, en azından bir teorik çalışma yapmayı gerektiriyor. Kılıçdaroğlu bu birikimde değil, o bir "ara dönem aktörü", bir
kaset komplosu ile, kendi iradesi dışında parti başkanı oluverdi, şimdi bu imkanı değerlendirmeye çalışıyor ama bunu, ucu Ergenekon'a kadar uzanan koalisyonla yapma durumunda kaldı. "
Uykularım kaçtı" demiş ya
evet uyku kaçıran bir işin içinde.
Şu anda CHP, müthiş bir kimlik krizi yaşıyor.
Aday listesi de bu kimlik krizinin yansıması.
Parti, ibresini kaybetmiş durumda.
Bunu, Türkiye'nin geldiği nokta açısından kaçınılmaz da görüyorum ben.
"CHP, bugünün Türkiye'sinde hangi misyona denk düşüyor" diye sorduğumda, bunun tek cevabı olarak "
AK Parti karşıtlığı" çıkıyor, yani negatif bir misyon, yoksa "CHP Türkiye'yi şu noktaya götürecek" gibi bir talebin yansıması yok ortada. "AK Parti karşıtlığı" ise statükonun refleksi halinde ortaya çıkıyor. Tıpkı vaktiyle "DP karşıtlığı", "AP karşıtlığı", "
ANAP karşıtlığı", "Refah karşıtlığı" gibi... Bana göre Demirel-Cindoruk çizgisi, dünkü Adalet Partisi çizgisinden bile uzaklaşmış, CHP'nin statüko çizgisine yamanmış durumda. Kılıçdaroğlu öncelikle CHP'yi bu negatif misyondan uzaklaştırabiliyor mu ki, bir yeniliğin öncüsü olsun? Yok öyle bir şey.
Ama Türkiye CHP'yi zorluyor.
Başka çaresi yok, değişecek.
Bu negatif misyonla yürünmez, bir yere gidilmez.
Evet, Baykal'ın misyonu da bitti, Sav'ın misyonu da... Onların ipini Kılıçdaroğlu çekti. Fakat Kılıçdaroğlu da maalesef negatif misyona oynuyor. "Demirel-Cindoruk sağı"yla bütünleşmek ise, tükenmiş bir çizgiye eklemlenmek anlamına geliyor. Zaten o eklemlenme Kılıçdaroğlu CHP'si için umutsuzluğun resmi.
Bir tez:
AK Parti, kendi karşıtlığını üretmeme başarısını gösterebilse, -ki açılımlar bunun çabası- CHP'nin hiçbir misyonu kalmayacak.
Eğer
Başbakan Erdoğan'ın ufkuna koyduğu "yeni Türkiye" ideali, karşıtlıklardan
politika üretmenin yolunu kesebilirse, gerçekten "yeni Türkiye" olacaktır. O da AK Parti'nin sınavıdır.