Nihayet önümüzdeki
seçimlerde milletvekili olabilecek
adayların listeleri Yüksek Seçim Kurulu'na teslim edildi.
2007 seçimleri
darbelerden kurtulma seçimleriydi.
2011 seçimleri çok daha önemli... Sadece darbe girişimlerinden arınan bir
Türkiye'nin değil, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana var olan
dindar,
Kürt,
Alevi gibi temel sorunlarını çözmek zorunda olan bir Türkiye'nin seçimi olacak.
Bir anlamda "Yeni Türkiye"nin yasal ve anayasal altyapısı bu seçimde, seçeceğimiz milletvekilleri tarafından oluşturulacak.
Bu yüzden her parti bu seçimlere daha iddialı ve yeni kadrolarla giriyor.
Bu yüzden siyasi partilerin sihirli sözcüğü "değişim"
Peki, gerçekten listelerde bu değişimin ipuçları var mı?
Önce iktidardaki
AK Parti'ye bakalım.
AK Parti Genel Başkanı ve
Başbakan Erdoğan, bu seçimlere son kez gireceğini açıklayarak grup konuşmasında nasıl bir değişime gideceğinin ipuçlarını verdi.
AK Parti için de yeni bir dönem başlıyor.
Cumhurbaşkanlığı ve
başkanlık sistemi ekseninde siyasetin sorunsuz devam etmesi ve AK Parti'nin ANAP'ın kaderine uğramaması için "sadakat ve liyakat" dengesinin iyi kurulduğu yeni kadrolara ihtiyaç var.
AK Parti'nin listesi bu ölçüler içinde hazırlandı ve önemli değişiklikler oldu. Bu değişiklikler ağırlıkla kıyılar ve Doğu ve Güney
doğu'da yaşandı. Bazı bakanların ve etkili aktörlerin yeri değişti.
Kadın ve
genç adaylara öncelik verildi. Tüm bunlar geleceğe dair ince bir hesaba dayanıyor. O hesabın hedefi de 2014 cumhurbaşkanlığı seçimidir. Bu hesabın ayrıntılarını değerlendirmeyi sürdüreceğiz. Şunu da eklemeden geçmeyelim, AK Parti listelerine referandumda yüzde 58 oy veren koalisyonun yansımaması şaşırtıcı oldu.
CHP değişimle statüko arasında "üçüncü yol" denemesi
CHP'nin nasıl bir liste hazırlayacağı çok daha merak ediliyordu. Çünkü, son 10 aydır "değişim" sancısı yaşayan bir CHP vardı ve ne doğuracağı, siyasetin normalleşmesi ve CHP'nin toplumla buluşması açısından önemliydi.
En kritik nokta da
Ergenekon sanıklarına ne kadar yer vereceğiydi. Çıkan sonuç yönetimin "ehveni şer" yaptığını gösteriyor. CHP tabanında sorun yaratmayacak olan Mustafa
Balbay ve statükonun en güçlü ismi Mehmet Haberal'ın aday yapılıp, başta
İlhan Cihaner olmak üzere diğerlerinin yapılmaması bunu gösteriyor.
CHP tabanı açısından sorun böylece aşılmış görünebilir ancak Ergenekon davasını üstlenen bir CHP'nin Türkiye'de değişim isteyen kitlelerle buluşması pek kolay değil. Bu yüzden CHP sınırlı bir oy artışıyla yetinmek zorunda kalacak.
Listelerde dikkat çeken bir başka önemli özellik ise eski kadroları
tasfiye... Özellikle
Önder Sav ve Baykal'a yakın isimlerin tasfiyesi örgütler açısından anlamlı bulundu. Kısaca CHP bu yapısıyla vitrinine eski merkez sağ siyasi aktörleri ve Ergenekon sanıklarını da koyarak, yüzde 42'lik hayır cephesinin şemsiye partisi olduğunu gösterdi. Ama statükonun "yenilenmiş" partisi olmayı da kimseye bırakmadı. CHP için en önemli şanslardan biri de
küçük partilerin bir önceki seçimlerde gösterdikleri başarıyı gösteremeyecek olması. Yani 2007'de yüzde 5,4 veya 3 alan küçük partiler o kadar etkili olmayacak.
MHP kuşatma altında
CHP'nin tüm muhalefetin tek adresi olma isteği en çok da MHP'yi etkileyecek.
MHP de bir anlamda merkez sağ kadrolara yönelmiş görünüyor ama işin doğrusu o kadroların çoğu eski
ülkücü geçmişten geliyor. Bu yeni isimler MHP'yi, AK Parti ve CHP'nin kuşatmasından kurtarabilir mi doğrusu kestirmek zor.
Kürt siyasetinde "
sivil" dönem
Değişimin yansıdığı partilerden biri de BDP. BDP ilk kez kendi dışındaki Kürt siyasi hareketleriyle bir araya gelerek yeni bir liste oluşturdu. BDP'nin Şerafettin Elçi,
Altan Tan,
Ferhat Tunç ve
Yüksel Avşar gibi isimleri milletvekili listesine koyması, Kürt siyasetinin daha çok "sivilleşme"ye doğru evirileceğini gösteriyor. Solun etkili isimlerinden
Ertuğrul Kürkçü'nün olması da anlamlı. Ancak hâlâ o çevrede "hayır" blokunda yer alan isimlerin de var olması bir handikap olarak duruyor.