Bir
ülkenin genelkurmay başkanlığı, o ülkenin bağımsız mahkemelerine ültimatom veriyor ama ortalık yıkılmıyor. Malum medya sanki olay hiç olmamış gibi davranıyor. Liderlerden dişe dokunur bir tepki gelmedi bugüne kadar.
En çok da yüksek yargının temsilcileri suspus. Bunun iki nedeni olabilir. Birincisi, kimse elinde
silah bulunan birileriyle kötü olmak, dalaşmak istemiyordur. İkincisi ise kimse artık askerin siyasete müdahalesini önemsemiyordur. Yine de sükut ikrardan mı inkârdan mı geliyor, anlamak zor.
Ama ortada büyük bir hukuk cinayetinin olduğu, en azından bir hukuk cinayetine teşebbüs edildiği çok açık. Yargılanan birileri için
Genelkurmay Başkanlığı, 'o adamları bırakın' diye ültimatom veriyor. Daha önce bu satırlarda yazmaya çalıştığımız bir şey vardı. Sivilleşmenin
Türkiye'de kurumsal bir çerçeveye oturmadığını, ülkeyi sivillerin yönettiği gibi bir
algı varsa bunun konjonktürel olduğunu, kişilerin tavrından kaynaklandığını söylemeye çalışmıştık. 6 Nisan'da yapılan Genelkurmay açıklaması da tam bu düşünceyi teyit eden bir çıkıştı. Yani Türkiye 2011 yılını yaşıyor olsa da görünen şu: Bu ülkede siyasete, hukuka ya da ülkedeki herhangi bir şeye asker müdahalesi riski bütün gerçekliğiyle sürüyor.
Elinde silah tutanın, herhangi bir konuya pervasızca müdahil olmasının, bu konuda karar verici duruma gelmesinin ne denli riskli bir şey olduğunu tarih kitapları ciltler dolusuyla yazıyor. Dünyanın hiçbir çağdaş demokrasisinde asker ya da elinde silah bulunduranlar, karar verici pozisyonda duramaz.
Bunun en iyi örneği; detayları yeni yeni kamuoyunun gündemine gelen
Hayata Dönüş operasyonu! Operasyonun yeni çıkan detayları tek kelimeyle tüyler ürpertici. Birilerinin kamuoyunu, mahkûmlar hakkında nasıl yanılttıklarını, operasyona daha olaylar bile olmadan karar verildiğini, amacın hayata dönüş değil hayattan kopartılmak olduğunu yeni çıkan belgelerle görüyoruz. Dönemin
Adalet Bakanı Hikmet
Sami Türk, 'bu operasyondan' ya da daha doğru ifadeyle 'bu operasyonun detaylarından' haberdar olmadığını söylüyor. Gerçekten de olmama ihtimali çok yüksek. Çünkü operasyonu yapanlar, operasyonun detaylarını bakana söyleme, onun olurunu alma ihtiyacı bile hissetmiyorlar.
Ama haberinin olmaması onun sorumluluğunu azaltmıyor. Böylesine kritik bir konuyla ilgili, bütün kararları alma yetkisini Jandarma'ya verirsen ya da Jandarma'nın kendi başına inisiyatif kullanmasına müsaade edersen bundan başka bir şeyin olabilmesi mümkün değil. Jandarma'nın bu kadar dezenformasyon yapmasına, sonra bu dezenformasyonu bahane ederek inisiyatif almasına müsaade ederseniz
kontrol sizden çıkar. Davul sizin boynunuzda, tokmak ise elinde silah bulunduranda olur. Ömür billah bu işin siyasal sonuçları sizin peşinizden gelir. Hayata Dönüş operasyonu ile karanlıkta kalmış birçok sorudan tamamen sıyrılanlar sizden kullandığı
kredi ile bütün hesaplardan kurtulur. Size de insanlığın hatırladıkça utanacağı bir
miras kalır.
Türkiye, bütün karanlık dehlizlerini aydınlatıp o karanlık dehlizleriyle yüzleşmedikçe yaşanabilir bir ülke olmayacak. Sivilleşmedikçe, sivilleşmeyi kurumsal bir hale getirmedikçe de Genelkurmay herkesin gözlerinin içine baka baka bir mahkemeye ne yapması gerektiğini söylemeyi, hakkı görecek, siyaseti dizayn etmeye devam edecek.
2011 yılına gelmiş bir Türkiye'de ne gerekçeyle olursa olsun, yürürlükteki bir davaya elinde silah tutanların müdahale etmesini anlamak mümkün değil. Böyle bir ülkede hiçbir kimsenin can ve mal emniyeti, adil
yargılanma hakkı garanti değildir.