Rusya'da yayımlanan önemli 3
gazetede, bir hafta içinde arka arkaya
Gülen Hareketi aleyhine 4 haber çıkmasaydı, bu sütunda Orta
doğu'daki
isyan dalgasının kapısını çalmaya başladığı Suriye'de olup bitenler yer alacaktı.
Rusya'da yayımlanan önemli 3 gazetede, bir hafta içinde arka arkaya
Gülen Hareketi aleyhine 4 haber çıkmasaydı, bu sütunda
Ortadoğu'daki isyan dalgasının kapısını çalmaya başladığı Suriye'de olup bitenler yer alacaktı. Ancak
Türkiye-Rusya hattında medya üzerinden yapılan ibretlik
psikolojik operasyona dikkat çekmek daha acil bir konu. Zira bugün Moskova'da yapılan, bir süredir
Washington,
Paris,
Brüksel ve diğer başkentlerde sahnelenen operasyonların somut bir örneği.
AK Parti ve Gülen Hareketi'ni
tehlike olarak gösteren, Türkiye'nin şeriata kaydığını öne süren haberlerden biri, Nezavisimaya Gazeta'da çıktı. Erbakan'ı övüp, AK Parti için 'ABD işbirlikçisi' diyen habere göre, bazı gazetecilerin tutuklanma nedeni, hükümete ve ABD'nin bölgedeki politikalarına karşı çıkmaları;
Ergenekon davası hakkında yazılar yazmasıydı. Haberde şöyle deniyor: "Laik diye biliniyorsa da
ülke hızla köktendinciliğe kayıyor. Bunun açıkça söylenmesi
tavsiye edilmiyor. Tutuklanan gazetecilerin kaderi de bunu doğruluyor." Peki, önemli bir gazete vasıtasıyla Rus kamuoyuna ulaşan bu görüşün sahibi kim? 'Siyasi uzman ve Atatürk'ün Mirası Enstitüsü bilgini' diye takdim edilen Ergenekon sanığı
İşçi Partisi Başkanı Doğu Perinçek'in oğlu Mehmet Perinçek. Haberi yapan da Moskova'da okuyan M. Perinçek'in yakın dostu Aleksander Melnikov.
Benzer bir habere
imza atan diğer gazete Moskovski Komsomolets. 'Nurcular aşırı örgütünün 12 üyesi tutuklandı' başlıklı haberde ne var? Başlık yeni bir gelişme havası verse de Moskova'daki Türk gazeteciler bunun bir ay önceki bir gelişme olduğunu söylüyor. Böyle bir örgütün olup olmadığı, varsa kimlerce temsil edildiği,
Türk okullarıyla ilgisinin ne olduğu muamması bir yana, haberin devamında, Hizbüttahrir adlı örgütten,
Çeçenistan'daki
intihar saldırılarından ve ilgisiz birçok meseleye değinildikten sonra söz, 'Türkçülüğün
ilahi görevi, İslam'ın seçilmiş bir din olması ve özel rolü ile ilgili dersler veren Türk okullarına getiriliyor. Tam bu bayat hikayeler nereden çıktı derken, haberin kaynağı görkemli sıfatıyla karşımıza çıkıyor:
Türkiye Cumhuriyeti İşçi Partisi yöneticilerinden Prof.
Semih Koray.
Hani daha önce yine Rus medyasına, Çeçenistan,
Doğu Türkistan ve New York'taki
ikiz kulelere saldıran teröristlerin Türkiye'deki kamplarda yetiştirildiğini söyleyen Semih Koray. Bay Koray, şimdi de Türk okullarının Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde ve SüperNATO'nun emrinde çalıştığını, amaçlarının bulunduğu ülkeleri zayıflatmak olduğunu buyurmuş. Rus gazetesi İzvestia'da Viktor Bulavin imzasıyla çıkan haberde de Türk okulları, Turancılık, CIA, Nurcular gibi kavramlar bir sepete konularak, Rusya ve Orta Asya'daki Türk liseleri ağının
Amerikan özel
servislerinin örtüsü görevini yerine getirdiği gibi büyük bir ifşaat yapılıyordu. Sadece
Kırgızistan ve Özbekistan'daki 'Nurcular' liselerinde 130 CIA görevlisi gizli olarak çalışıyordu: 'Bu insanların görünüşü, öğretmen oldukları şeklinde olsa da Amerikan özel servislerinin yöneticiliğiyle çalışıyorlardı. Hepsinin, bu okullarda
İngilizce öğretmeni olarak çalışmaları, fakat ABD vatandaşları olmaları ve diplomatik pasaportlara sahip olmaları şüphelendiricidir.'
Tam 'Ne büyük hainlik' diyecekken, bu kez karşımıza, gazetenin 'Milli
İstihbarat Teşkilatı'nda 20 yıldan fazla çalışmış, Türkiye hükümetinde istihbarat konularında müsteşarlık yapmış' diye takdim ettiği
emekli istihbaratçı
Nuri Gündeş çıkıyordu. Yazının tek kaynağı,
Milliyet Gazetesi'ndeki muhteşem tanıtımı duayen/romantik gazeteci
Can Dündar tarafından yapılan ve büyük kısmı internet üzerinden 'kes yapıştır' yöntemiyle oluşturulan Nuri Gündeş'in 'İhtilallerin ve Anarşinin Yakın Tanığı' adlı sözde kitabıydı.
Detayları için yer yok, ama istihbaratçı Gündeş'in, Milliyet'i ve Can Dündar'ı heyecanlandıran Türk okulları-CIA bağlantısına dair tek delili,
Milli Eğitim Bakanlığı'nda yurtdışındaki okullarla ilgili bir toplantıda konuşan, Özbekistan'da görevli bir okul yöneticisinin CIA bağlantısını
itiraf ettiği ve bunun da devletin yayımladığı bir kitapta yer aldığıydı. Halbuki o kitap ortaya çıktı. Gündeş'in tersyüz ettiği, Dündar'ın alet olduğu sözlerin aslı şundan ibaretti: "ABD, dostluk köprüsü adı altında getirdiği 70 öğretmene diplomatik statü kazandırdı. Eğer devletimiz, büyükelçiliğimiz, diplomatik statü konusunda bize yardımcı olursa, Türk öğretmenlerin itibarlarının biraz daha artacağını zannediyoruz." İsteyen detayı için 22
Aralık 2010 tarihli Zaman'a baksın.
Ama gerçeği arayan kim? Bu büyük
iftira için ne Gündeş ne Dündar milletten özür diledi. Wikileaks belgelerinde ABD istihbaratının Gülen Hareketi aleyhine yazdığı raporların ortaya çıkması bile bu kampanyayı kesmeye yetmedi. Şimdi sapasağlam bir iddiaymış gibi bu saçmalıklar, Rus basınına servis ediliyor. Operasyon, burada da bitmiyor. Tüm bu haberler, 'Rusya Fethullahçıları casusluktan tutuklandı' başlığıyla, dün
Aydınlık gazetesinin sürmanşetindeydi. Yanında da bu haberlerin kaynağı olan Semih Koray'ın ifşaatı
analiz eden yazısı.
Herhalde fazla söze gerek yok. Sadece Oda TV'de bulunan
Ulusal Medya2010 belgesinde Ergenekon severlere önerilen şu stratejiyi hatırlamakta fayda var: 'AKP ve cemaate karşı ulusal medya topyekün harekete geçirilmeli;
propaganda ve kara propaganda unsurları etkili bir şekilde kullanılmalıdır.'