Henry Miller'ın "Oğlak Dönencesi"nin sihrine fazla kapılan Paulo Coelho, 17 yaşında
akıl hastanesinde gördüğü elektroşok tedavisini "Veronika"sında dramatik bir şekilde anlatır.
Sarsılan ve hisseden kendisidir çünkü.
Kitabı okuyanlar da hatırlayacaklardır bizim elektroşok dediğimiz, uzmanların ise TMS tedavisi veya
elektromanyetik alan müdahalesi dedikleri şeyi.
Beynin belli bölgelerine belirli miktarlarda elektrik akımı veriliyor vesselam.
GATA'daki kobay skandalı militer bilimselliğin insan perspektifini tekrar gösterdi.
Bilim, insanlığı ve etik değerleri hiçe sayarsa kabul görmez.
İtibar kaybeder.
İrtifa kaybeder.
Bu kaybın yaşanmaması için 1979'da Belmont Raporu yayınlandı ya.
Ama bizim GATA'ya ulaşmamış galiba.
Belmont prensipleri insan üzerindeki araştırmalar için saygı, iyilik ve adaleti kabul etti.
Hatırlarım bir gün bir
trafik kazası olmuştu.
Çok süratli giden aracı kullanan kişinin kafası parçalanmış,
asfalt zemin cam kırıklarının yanında yer yer
beyin parçalarıyla dolmuştu.
Ölen kişilerin parçalarına basmadan kaza yerinde inceleme yapabilmek neredeyse imkânsız gibiydi.
Olay yeri inceleme ekibinden bir görevli ayağıyla bazı beyin parçalarını yolun kenarına itmeye çalışınca irticalen tepki gösterip sert çıkmıştım.
Parmak ucu kadar
küçük parçaları bir bir toplamak hakikaten mümkün gözükmüyordu.
Ama bunlar bir insana aitti.
Belki 5 dk. önce hisseden, ağlayan, gülen, hazzeden ve ıstırap duyan bir bedenin parçaları.
Bir hayvanın veya bir aracın değil.
İnsan bu ya.
Dirisine saygı duymak gerektiği gibi ölüsüne de saygı duyulmalı.
İnsanın hayat hakkı ve beden dokunulmazlığı en önemli hak ve saygı alanı değil mi?
Ruhu ve bedeniyle insana duyulması gereken saygı ve ihtimam, '
insan hakları' düşüncesi ve retoriğini 20. yüzyılda getirdi.
Bundan önce Batı'da
bilimsel araştırma etiği yoktu.
İnsan bedeni üzerinde
deney ve araştırmaları yönlendiren temel gelişme
Nürnberg davasıdır.
2. Dünya Savaşı sırasında, Naziler insanlar üzerinde deney yapıyorlardı.
Savaşın sonunda 23 Nazi doktor ve
bilim adamı toplama kamplarında denek olarak kullanılan insanları öldürmekle yargılandı.
Nazi partisi üyesi 23 kişinin yargılanması Nürnberg'deydi.
15 kişi suçlu bulundu ve bunların yedisi asılarak idama mahkûm edildi ve diğer sekizi 10 yıldan ömür boyu hapse kadar çeşitli cezalar aldı.
Böylece Nürnberg Kanunu ortaya çıktı ve insan üzerindeki bilimsel araştırmalar hukuki ve etik sınırlamalara, hastanın rızasına tabii tutuldu.
Artık bunun üzerine pek çok uluslararası
belge ve antlaşmalar hayata geçirildi.
İnsanlığın uluslararası camiada katettiği bunca mesafeden sonra GATA'daki asker evlatlarımıza reva görülen muamele vicdanları kanatıyor.
Genelkurmay her ne kadar GATA Etik Kurulu'nun onayı yeterli dese de, 2008-2010 yılları arasındaki yeni
uygulama GATA'nın
Sağlık Bakanlığı'na bildirimde bulunmasını gerektiriyor.
Ayrıca GATA Etik Kurulu bu araştırma için "Sağlık Bakanlığı'nın izni şartıyla" şerhini düşmüş.
Bakan
Akdağ ise böyle bir bildirimin veya
bakanlık izninin olmadığını söyledi.
Elektromanyetik alan müdahalesi yapılan denek askerlerin açıklamaları bizim gazetede yayınlandı.
Bırakın uluslararası uygulamalardaki "sonuçları dâhil aydınlatıcı açıklamayla izin alınması" şartını, askerlere adam gibi bilgi bile verilmemiş.
Belli ki işi yapanlar Nürnberg Kanunu, Belmont Prensipleri, etikmiş kanunmuş kaale almamış.
Onlar etik ve kanunu kaale almamışlar ama savcılar yapanları kaale alır.
Doğal olarak suç soruşturması için savcılar sahneye çıkar.
Evrak formunda GATA Etik Kurulu'nun "Sağlık Bakanlığı'nın izin vermesi şartıyla" şerhi daksille silinmiş.
Bu ne demek?
Yukarıdaki usulsüz ve insanlık dışı deneyin adli soruşturmasına ek olarak resmi evrakta tahrifat suçu soruşturması demek.
Genelkurmay daksil müdahalesinin neyini açıklayacak?
Asker evlatlarımıza o hukuksuz muameleyi reva görenler, eğer kendi çocukları o koltukta otursaydı yine aynını yapacak durumdaysalar söze hacet yok.