İsyancıların üssü Bingazi'de,
krizin başından beri gece gündüz demeden
Libyalılara ve bu
ülkede bulunan vatandaşlarımıza
yardım için dar imkânlarıyla seferber olan Türk Başkonsolosluğu'nu
protesto edip bayrağımızı indirmeye kalkışan güruh, hangi gücün yönlendirmesiyle böyle deli saçması bir eylemde bulundu henüz tam bilmiyoruz.
Ancak iki gündür, dinlenmeden ve uykusuz
Ortadoğu'daki kriz merkezleri arasında birlikte mekik dokuduğumuz
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'ndan gelişmeleri dakika dakika gece yarılarına kadar takip eden Baş
bakan Erdoğan'a; nefes nefese bu tempoya eşlik eden Dışişleri kadrolarından bölgeyi sarsan krizi hafif atlatmak için görev alan herkesin ortaya koyduğu fedakârlığa karşı büyük saygısızlık olduğuna kuşku yok.
Pazartesi günü, Davutoğlu'nun salı sabahı çıkacağı
Bahreyn gezisine davet eden bakanın basın müşaviri Osman Sert, net olmasa da salı
akşamı oradan
Bosna'ya geçme ihtimali olduğunu söyledi. Gece yarısı Bosna programının olmayacağını öğrendik. Şiilerin ayaklanmasıyla paralize olan ve Suud'un gönderdiği askerlerle diplomatik açıdan çok zor duruma düşen Bahreyn'in başkenti Manama'ya günübirlik gidip dönecektik. Çantamızı buna göre hazırlayıp, salı sabahı İstanbul'dan ilk uçakla saat 6'da Ankara'ya hareket ettik.
Esenboğa VIP'de, 8.30'da kalkması beklenen Dışişleri'nin kiraladığı özel uçağı beklerken, Ortadoğu dairesi yetkilileri Bahreyn ziyaretinden sonra, daha derin bir krizin eşiğindeki
Suriye'ye geçileceğini söyleyerek bombayı patlattı. Davutoğlu, akşam geç saatlere kadar bir yandan Bahreyn Kralı,
Başbakanı ve veliaht prensi gibi
yönetim katıyla olayları değerlendirirken, diğer yandan krizin tarafları olan
Sünni ve Şii grupların temsilcileriyle ayrı ayrı buluştu. Kendisine iletilen talepleri muhataplarına aktarırken,
Türkiye'nin
reformu destekleyen ama ülke içi dengeleri ve gerçeklerini gözeten çözüm önerileri ve tavsiyelerini de tüm taraflarla paylaştı.
Saatler 22.00'yi gösterirken bu kez, Manama havaalanının VIP salonunda bakanın görüşmeleri bitirip gelmesini ve Şam'a hareket etmeyi bekliyorduk. Bakanın ekibinden gelen
telefon, uçağın rotasını bir daha değiştiriyordu. Bingazi'deki sıcak gelişmelere müdahil olmak ve süren
ateşkes pazarlıklarına ivme kazandırmak için Libya muhalefetinin önemli isimlerinden
Mahmud Cibril'le görüşmek üzere Katar'a uğrayıp, oradan Şam'a geçecektik. Doha'ya vardığımızda Körfez'in bu oldukça hareketli merkezinde hayat çekilmişti, ama buradaki
büyükelçilik, sadece 2 saat önce kendilerine gelen
sürpriz haberle öğrendiği bu ziyaret için tam kadro ayaktaydı.
Korumasından özel kalemine, bakana eşlik eden ekibin artık her ortamda uyumaya alışmış olanları hariç herkes aç ve bitkindi. Önceki akşam saat 3'te yatağa girip, önce
faili meçhul bir telefon, ardından okula gidecek çocuklarının
alarm zili yüzünden uykusuz yola çıkan bakan da uçağın arkasındaki koltuklarda çok kısa bir süre için kestirmişti. Bir ara, merkezi Katar'da bulunan El Cezire'nin yayın yönetmeni ve bakanın eski bir arkadaşı Vaddah'ın da katıldığı bu görüşmeler bittiğinde saat 3.30 olmuştu.
Daha Şam'a üç saatlik yol vardı. Kısa da olsa göze biraz uyku girmesi için başka zaman yoktu. Bakanın, Beşar Esed'le randevusu 9.30'daydı. Bir saatliğine
otel odalarına çıkılmıştı ki, randevunun yarım saat erkene alındığı haberi geldi. Heyetten bazıları tıraş dahi olmadan, soluğu Esed'in
yabancı konuklarını ağırladığı ve 1973'te İsrail'e karşı kazanılan zaferin adını taşıyan Teşrin Sarayı'nda aldık. Ortadoğu'daki devrim dalgaları içinde, Türkiye ve özellikle
AK Parti iktidarı için en kritik ülke olan Suriye'nin, Türkiye'ye ailece çok sıcak bakan lideri Esed'le, muhalefetin yeni protesto çağrıları yaptığı bir ortamda, 2 saati baş başa toplam 3 saat süren görüşme başladı. Suriye heyetinde
Dışişleri Bakanı Velid Muallim ve Esed'in danışmanı Buseyna
Şaban vardı. Bizim tarafta ise Şam Büyükelçisi
Ömer Önhon ve diğer diplomatlar. Esed ve Davutoğlu'nun 2 saatlik baş başa görüşmeden çıkarken hâlâ ayaküstü konuşmayı sürdürüyor olması, konuların ağırlığının ve görüşmenin verimli geçtiğinin işareti gibiydi.
Sonra aldığımız nabız da bunu doğruladı. Otele döndüğümüzde, Davutoğlu görüşme için 'harika' ifadesini kullandı. Olağanüstü halin kaldırılmasından Kürtlerin vatandaşlık haklarına, mezhep farklılıklarından
muhalif hareketlere hassas tüm konuların olanca açıklığıyla ve dostane bir ortamda ele alındığı görüşmeden edinilen izlenim, Esed'in ciddi kararlar alma arefesinde olduğu ve atacağı adımlar konusunda samimi olarak Türkiye'nin tecrübesini öğrenmek istediği.
Bakan Davutoğlu, bu yoğun temas trafiğinde Şam'da bulunan
Hamas Siyasi Büro Halid Meşal'i de ilk kez Türk büyükelçiliğinde kabul etti. Geçen hafta
Filistin Yönetimi lideri Mahmud
Abbas ile
telefon görüşmesi yapan Davutoğlu, Meşal ile 3 saatlik görüşmesinde, Hamas ile El
Fetih arasında nasıl uzlaşma sağlanacağını ele aldı.
Bütün bunlara, Davutoğlu'nun Gürcü meslektaşı ile yaptığı telefon görüşmesini de eklemek lazım. İşte Türk diplomasisinin 36 saati...