Zekeriya Öz'ün yoğun çabaları sayesinde
Ergenekon davasında bugün önemli noktalara gelindi. Onun şüpheci ve ısrarlı tavrı olmasaydı,
Ergenekon davası dahi açılmayabilirdi. Birçok kişinin düşündüğünün aksine, Ergenekon'u
Tuncay Güney'in gözaltına alındığı sırada dile getirdiği itiraflar başlatmadı. O tarihte (2001),
Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olan
Adil Serdar Saçan'a, Güney, Ergenekon'dan söz etmiş, birtakım isimler vermişti. Ama daha sonra bu ifadeler, -Yargıdan bir sonuç alınamayınca- Emniyet'in deposuna konulmuştu.
Ümraniye baskınında (13 Haziran 2007) ele geçen
bombalarla ilgili
dosya,
Zekeriya Öz'e verilince, Öz, kuvvetli şüphe üzerine sıkı ve ciddi bir takiple, gizli ilişkileri ortaya çıkarttı. Bombaların bulunduğu evin kiracısı
emekli astsubay Oktay Yıldırım'dan, yüzbaşı
Muzaffer Tekin ve
Tuğgeneral Veli Küçük'e kadar uzandı. Söz konusu kişilerle münasebeti olan emekli binbaşı Fikret Emek'in annesinin
Eskişehir'deki evinde, aynı seriden bombaların çıkması, bunların
Cumhuriyet gazetesinde kullanılanların benzeri olduğunun anlaşılması da, önemli bir merhale teşkil etti.
Danıştay saldırısını yapan
Alparslan Aslan, aynı zamanda Osman Yıldırım'la birlikte Cumhuriyet'e de bomba atmıştı.
Muzaffer Tekin'den "Ergenekon Lobi"
belgesi çıktı. Öz, güvenlik birimlerine, Ergenekon isimli bir örgütü tanıyıp tanımadıklarını sorunca, Tuncay Güney'in ifadelerine ulaştı. Böylece, adım adım Ergenekon örgütü şekillenmeye başladı.
Zekeriya Öz'ün sıkı takibi olmasaydı, belki daha ilk başta Muzaffer Tekin'e kadar bile gidilemeyecekti. Nitekim, Danıştay saldırısında ciddi şüphe bulunmasına rağmen, Muzaffer Tekin serbest bırakılmıştı. Ümraniye - Eskişehir bombaları, Danıştay suikastı ve Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar... bunlar arasındaki irtibatı kuran kişi Zekeriya Öz'dü. Bu yüzden, Türkiye'nin demokratikleşmesine yaptığı hizmetler hiçbir zaman unutulmayacaktır.
Tanyeri'nin notları CD'ye mi kopyalandı?
7 ve 8 Ocak 2011 tarihli Zaman gazetesinde,
Balyoz'a ait 11 no'lu ve 17 no'lu CD'ler yayınlanmış, bu CD'lerin üzerine düşülen "Or. K.na" notu ile "K. özel" notunun Balyoz davasının sanıklarından
Süha Tanyeri tarafından kaleme alındığı ileri sürülmüştü. Gazetenin iddiasına göre, CD üzerindeki yazıyla,
Plan Semineri sırasında Tanyeri'nin tuttuğu notları karşılaştıran
Grafoloji uzmanı Nezih Kılıç, harflerin birebir uyuştuğunu belirlemişti. 11 ve 17 no'lu CD'de, Balyoz'a ilişkin en can alıcı bilgilerin mevcut olduğunu unutmayalım. Bu şekilde, CD'lerin düzmece değil, gerçek olduğu ispat ediliyordu.
Zaman gazetesinde çıkan fotoğraf üzerine, Balyoz sanıklarının birçoğunun avukatı olan Celal Ülgen de bir araştırma yapmış ve çok daha farklı sonuçlara varmış. Bunu, benimle paylaştı ve dedi ki: "Seminer sırasında alınan notlardaki harflerle, CD üzerindeki yazıyı karşılaştırdım. Plan Semineri sırasında tutulan notların harfleri, birebir CD'ye aktarılmış; yani aynen kopyalanmış."
Ülgen'e, "Keşke bir Grafoloji uzmanına siz de inceletseydiniz" dediğimde, "Bizim bu CD'lere ulaşma imkânımız yok" cevabını verdi. Ona göre, CD'ler Zaman gazetesine gönderiliyor ama avukatlara gösterilmiyordu. Oysa o CD'ler Zaman'da da yok.
Taraf gazetesinden Emre
Uslu, dava dosyasının belgeleri arasında bulduğu fotoğraftan yola çıkarak bir grafoloji uzmanına bu incelemeyi yaptırtmış. Süha Tanyeri'nin de avukatı olan Celal Ülgen, Silivri'deki mahkemeden, aynı mukayesenin uzman bir müessese tarafından yapılmasını talep etmiş. Bakalım, bu iddialara teknoloji nasıl bir
cevap verecek? CD'deki harflerin,
seminer notlarından kopyalandığı ortaya çıkarsa, "düzmece belge" savı gerçeklik kazanır.
İsa Gök vakası
CHP milletvekili İsa Gök, TBMM'de,
Fethullah Gülen'i karalama kampanyası başlattı. Bilmiyorum CHP, ona sahip çıkıyor mu? Adam, gönülleri yaralayarak, durup dururken partisine de zarar veriyor. Önce ne dediğini hatırlatalım:
"
Fethullah Gülen Emniyet teşkilâtında örgütlendi; araştırmacı bir gazeteci bu teşkilât içindeki Fethullahçı yapılanmayı deşifre etti. Belki bundan sonra yargıdaki Fethullahçı çeteyi deşifre edecekti."
"Fethullah Gülen'in dokunulmazlığı var. Ona dokunan, konuşan yanar... (AK Partililere hitaben) Bu ülkeyi şeyh, derviş ve müritler ülkesi yaptınız. Gelin burada müridi olduğunuzu söyleyin... Kıbleniz Pensilvanya mı?"
Bir tarafta, bakıyorsunuz, Fethullah Gülen'in zarif ve nazik
diyalog çağrısı... rencide edilmemek kaydıyla, kendilerini daha iyi anlatmaya hazır olduklarını vurguluyor ve bu konuda noksanları olmuşsa özeleştiri yapıyor. Öte yandan, aynı iddialardan defalarca
beraat etmiş,
takipsizlik kararı almış kişileri "çete" diye damgalayan bir zihniyet. CHP, bu kafayla giderse, daha çok duvarlara toslar.