ZEKERİYA Beyaz hoca,
Ergenekon soruşturması kendisine dokunmadığı için rahatsızmış da evinde
arama yapılınca rahatlamış. “
İstiklal veya
Çanakkale savaşında askerden kaçan bir insanın psikolojisi içindeydim, bu psikoloji yırtıldı” diyor. (
Milliyet, 1
Nisan)
Galiba, Ahmet Hakan’ın yazdığı gibi, bu olay Beyaz’a “hayat öpücüğü” oldu.
Yeniden TV ekranlarına çıktı, gazetelerde yer aldı.
Beyaz’ın daha da önemsenmesi için başka sebepleri de var; Said Nursi’nin ve
Fethullah Gülen’in ne kadar “zararlı” olduğunu anlatan bir kitap yazıyormuş.
28 Şubat’ın ve Kemal Gürüz’ün
İlahiyat Dekanı olan Beyaz’ın hiçbir kitabı akademik camiada ciddiye alınmamıştır ama eminim bu kitabı sansasyon yaratacak, Beyaz Hoca’ya yeni hayat öpücükleri konacaktır.
Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” konusunda yapılan hata asla tekrarlanmamalı, Beyaz’ın kitabı serbestçe yayımlanmalıdır.
Zaten benim bugünkü yazımın asli konusu yargı işlemlerindeki ölçüsüzlüklerdir.
‘Örgüt üyesi’ ne demek?
Zaman gazetesinin haberine göre, “JİTEM’de
papaz olarak çalışan bir gizli
tanık”(?!) bu hocalarla misyonerlik karşıtı TV programları ve seminerler düzenlediklerini söylemiş... Onun için evleri basılıp arama yapılmış.
Bu hocalar misyonerler aleyhine
zehir zemberek sözler etmiş, kitaplar yazmış olabilirler ama bu yüzden asla “Ergenekon
terör örgütü üyesi şüphelisi” sayılamazlar.
Hatta Zirve yayınevindeki vahşi cinayeti işleyen adamlar bu hocaların konuşma ve yazılarından etkilenerek misyonerlere kinlenmiş olsalar bile böyle bir “suç bağlantısı” hukuken kurulamaz.
Suç sayılması için cinayete
teşvikin “doğrudan” yapılmış, “azmettirilmiş” olması şarttır.
Hukukta “dolaylı yoldan” kavramı asla kabul edilemez.
Bizim yüksek yargımızın pek sevdiği “dolaylı yoldan laikliği aşındırmak” kavramını da ben bu sütunda defalarca eleştirmiştim.
Hocaların konuşma ve kitapları siyasi, etik, entelektüel açıdan eleştirilebilir, hatta belki “halkı kin ve husumete teşvik” suçunu da oluşturabilir ama asla “örgüt üyeliği” suçu sayılamaz.
Bizden yana
adalet!
Aynı sebepten, Hanefi Avcı’nın,
Nedim Şener’in, Ahmet Şık’ın kitapları ve kitap taslakları da tek başına Ergenekon
terör örgütü üyeliğinin kanıtı sayılamaz. Sayılabilmesi için bu kitaplarda “anayasal düzene karşı
hazırlık eylemi” ve “şiddet” unsurlarının bulunması şarttır. Bunu da defalarca yazmıştım. (Milliyet, 4, 9 ve 29
Mart)
Nedim Şener ve Hanefi Avcı’nın tutukluluğunun kaldırılmasını savunan
İstanbul 11. Ağır
Ceza Mahkemesi Başkanı
Şeref Akçay da bu hukuki gerekçeleri tabii daha ayrıntılı olarak kayda geçirmiştir. (Milliyet,
1 Nisan)
Desteklediğim
Ergenekon soruşturmasındaki bazı arama,
gözaltı, el koyma, tutuklama kararlarına karşı çıkmamı eleştiren ‘dostlar’a şunu hatırlatırım: 28 Şubat’ın size karşı yaptığı yargı uygulamalarını eleştirirken de ben aynı hukuk anlayışıyla savundum sizlerin özgürlüğünü!
Çünkü evrensel hukuk ideolojiden üstündür; hukukun “tarafsız
hakem” olabilmesi buna bağlıdır.
“Bizden yana yargı” demek, “bizim adaletsizliğimiz” demektir! Özenilecek değil, sakınılacak bir şeydir!
Buradaki “biz”, ister Kemalist, ister liberal veya muhafazakâr olsun fark etmez. Unutmayalım, “Adalet mülkün temelidir.”