Hayatlarını kin ve nefret platformuna oturtmamış, varlık nedenlerini
inanç ve inançlı insan düşmanlığı üzerine kurgulamış 'nefret kolonistleri'nden bahsetmiyorum elbette. Onların düşmanlık ve nefretlerini kazanmak için bir şey yapmanıza gerek yok. Öyledirler, öyle olmaları gerekiyordur.
Bahsetmek istediğim bu 'dönenler' farklı. Kimi köşeyi, kimi kariyeri, kimi çevreyi, kimi bilmem neyi dönebilmek için yukarıda bahsini ettiğim güruhun sofrasına önce ucundan ilişiyor, yaptıkları hoşlarına giderse enseleri okşanıyor, yanaklarından
makas alınıyor ve bir süre sonra büyük ve fiyakalı sunumlarla önümüze
servis ediliyor.
Bu meyanda çok fazla (binlerle ifade edilebilir) yazı, çizi,
makale, kitap, haber gördü bu memleket. Hepsi için ayrı ayrı erketeye yatıldı, hepsi için ayrı ayrı kurgular yapıldı. Bunların büyük bölümünü 28 Şubat'ın hemen akabindeki kampanyalarda gördük. Kendilerinden çok emin oldukları için, açık açık, 'birinci
hedef tutuklatmak, ikinci hedef idama mahkûm etmek, üçüncü hedef kurumlarını kapatmak, dördüncü hedef kendi iktidarımızı oluşturmak' diye filan yazan raporları da biliniyor.
Ahmet Şık'ın yazdığı iddia edilen ve üzerinde
küçük çaplı bir tsunami oluşturulan "İmamın Ordusu" isimli kitap, içerik ve amaç olarak kendisinden öncekilerden biraz farklı gibi. Dahası, içerik ve amaç yönüyle daha ziyade Hanefi Avcı'nın meşhur ve mezkûr Haliç'te Yaşayan Simonlar kitabına benzemiş.
Çakalların sofrasına oturarak, ormanlar kralına tebaa olunmuyor ne yazık ki. En fazla alabileceğiniz 'titr', 'çakallık' oluyor. (Şık'ı değil, kitabı menfaatleri için kullananları söylüyorum.) O nedenle bu kitaptan kişisel çıkar damıtmayı deneyen çakal adaylarına da üzücü bir haberim var; kitabın büyük bölümü (yüzde 80'e yakını) daha önce defalarca çiğnenmiş bir
sakız. Kurgu olduğu ortaya çıkan
emniyet raporları, emniyetin içinde başka türlü iş çevirirken yakayı ele verenlerin kendilerini kurtarmak adına yaptıkları zırvalıklar ve nihayetinde 1999'daki
iddianame.
Yazar(lar) o kadar objektif bir araştırmacı(lar) ki, iddiaları yazıp, bitmiş bir davanın kararını koymuyor/koyamıyorlar kitaba! Sanırım onların demokratik ve özgürlükçü olmalarından kaynaklanıyor bu durum.
Kitap internette elden ele gezmeye başlayınca
okuma imkânı yakaladık. Açıkçası çok eğlenceli kısımlar da vardı. Hele ki, bir süredir Gülen'e yapıştırılmaya çalışılan 'Darbecileri severdi' algısı oluşturmak için atılmadık
takla kalmamış. Misal 12 Eylül'den neredeyse 1,5 yıl önce yazılmış ve mevzua hâkim zihinlerin rahatlıkla ne anlatılmak istendiğini çok iyi bildiği '
Asker' başlıklı yazı Gülen'in
darbeciliğine kanıt olarak konulmuş. Bakın Haziran 1979 Akif'in, Yahya Kemal'in,
Gazi Giray'ın şiirleriyle süslenmiş ve "İmkânsızlığın ve yokluğun kendini boğmaya çalıştığı dönemde dahi,
İngiliz toplarına süngüsüyle
cevap veren
Mehmetçik, tarihe gömülürken, Ulubatlı Hasan'la selâmlaşır, Mohaç'a tebessüm atfeder, Malazgirt'ten geçip 'Bedr'in Aslanlarıyla"
boyun boyuna gelir.' gibi cümlelerin yer aldığı yazı nasıl bitiyor: "Tuğa
selam, sancağa selam ve ölçülerimiz içinde onu tutan yüce başa binlerce selam..."
Meselenin künhüne vâkıf olan için son derece net olan bir cümle, araştırmacı
Ergenekoncuların elinde, 'Darbe yalakalığı'na dönüştürülmeye çalışılıyor nedense.
Aslında kitabı satır satır okuyup, muhatabın zekâ düzeyiyle beraber yazı kaleme almak eğlenceli olurdu. Lakin daha önemli bir şey var. O da kitabın müelliflerinin durumu. Kopyayı internete verenlerin,
taslaktaki notları hokus pokusla kitaba yedirmeye çabaladıkları bir yana, kitapta "şu emniyetçiler
şeytan, şunlar ise melek" ana fikri metnin paçasından sızıyor. Ve her nasılsa İmamın Ordusu'nun şeytanları Ergenekon davasında
kilit rol oynayan emniyetçiler! Kalan yüzde 20'lik kısım tam da bu işte!
Kitapla ilgili başka bir şey yazmadan önce diğer nüshaların ve
savcılık iddianamesinin de ortaya çıkmasını bekleyeceğim. Şık'ın avukatı NTV'ye bağlanarak mezkûr metnin yüzde 95 nispetinde ellerindeki kitap olduğunu söyledi. Bu kabullenişten sonra, eminim, bir taslak metnin kimler tarafından hangi merhale ve müdahalelerle neye evrildiğini görmek ilginç olacak.
Son olarak şunu söyleyebilirim; İmamın Ordusu'nu okudum, sanırım olay karanlık bir odada geçiyor!