Polisi yaftalamak yanlıştır...


Basında yer alan "Fethullahçı polis baskın yaptı, kitap topladı" türü ifadeler genel bir rahatsızlık oluşturuyor. Sokaktaki vatandaş da, görevini yerine getiren polis de koparılan fırtınadan rahatsızlık duyuyor. Sıradan vatandaş, millete hizmet için görevini yerine getiren devletin polisine böyle bir sıfat verilmesini hazmedemiyor. Bildiğim kadarıyla da Gülen Hareketi'ndekiler de bu tür yakıştırmalardan büyük rahatsızlık duyuyorlar. Özellikle Hocaefendi'nin bu tür etiketlere büyük tepki gösterdiğini biliyoruz. Açıkçası, "Fethullahçı polis" şeklindeki yaftalama girişimine herkesin karşı çıkması ve tepki göstermesi gerekir. Hadi Özışık geçenlerde bir arkadaşının sarhoş olarak trafik polisine yakalandığında 'Fethullahçılar ehliyetime el koydu' şeklinde suçlama yaptığını yazmıştı. Devletin güvenlik teşkilatını bir cemaatle ilişkilendirmek de yanlıştır, bir cemaati bu işlerin müsebbibi gibi göstermek de yanlıştır. Medyada organize bir psikolojik harekat yürütülüyor. Etiketlemeyle, yaftalamayla bir imaj üretilmeye çalışılıyor. Karalama kampanyası bir yönüyle polis teşkilatını baskı altına almayı, diğer yönüyle Gülen cemaatini farklı bir konuma oturtmayı amaçlıyor. Gülen grubu, iman hakikatlerine odaklanmış, sevgiyi ve hoşgörüyü esas alan bir gönül hareketi olarak tanınıyor. Operasyon yapan, siyaset mühendisliğine soyunan bir örgüt veya teşkilat değil... Bildiğim kadarıyla Fethullah Gülen defalarca bu tür yakıştırmalardan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi, belli kurumları yönlendirdiğine dair iddiaları şiddetle reddetti, yalanlamalar yaptı. Buna rağmen birileri, Ergenekon-Cemaat şeklinde bir cepheleşme görüntüsü üreterek devam eden davayı etkilemeye çalışıyor. Her kurumda bu tür hareketlere sempati duyan insanlar bulunabilir, bunlar, bu tür yaftalamalardan bugüne kadar çok çekmişlerdir. Özellikle 28 Şubat sürecinde bir çok dindar, muhafazakar, inançlı insan gizli örgüt üyesi muamelesine tabi tutulmuşlar, bu tür suçlamalarla pasifize edilmişlerdir. Bugün yapılan yaftalama da görevini yapan insanlara karşı büyük bir haksızlıktır. Cemaatin imajını, polis, güvenlik, operasyon kavramlarıyla bir araya getirmek açık bir yıpratma çabasıdır. Polisi de bir cemaatle birlikte anmak, kasıtlı bir yıpratma girişimidir. İyi niyetli bazı yazarlar, "Gülen grubu, kendi aleyhine niçin kitap toplatsın, baskın yapsın" türü yorumlarda bulunarak bir yönüyle cemaati savunuyorlar; diğer yönüyle fark etmeden bu suçlamayı kabullenmiş oluyorlar. Mesele sadece bu işlerin cemaate zarar verip vermediği değildir, aynı zamanda polisin imajına nasıl bir etki yaptığıdır. Kanaatimce, emniyet teşkilatını bu tür polemiklerle ilişkilendirmemek gerekir. Hiçbir kurumun cemaatlerin kontrolü altında olduğunu ifade etmek doğru değildir. Bu kurumlar yasalara göre görev yaparlar ve kimden talimat alabilecekleri bellidir. Bu tür yakıştırmalar asker için de, polis için de, yargı için de zararlıdır, haksızdır. Görev yapan polisler veya savcılar bu tür yaftalara karşı çıkıp 'bizim bu oluşumlarla ne alakamız var' diye açıklama yapmak zorunda mıdır? İnsanlar inançlı olabilirler, manevi hareketleri destekleyebilirler, bu vicdani bir durumdur. Polisi bu şekilde yaftalamak, 28 Şubat sürecinin psikolojik operasyonlarından farklı değildir. Hele bir gönül hareketini güvenlik operasyonlarının gizli planlayıcısı gibi göstererek kavganın parçası haline getirmek, indi ilahide de büyük bir cinayettir.
<< Önceki Haber Polisi yaftalamak yanlıştır... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER