Devlet aklının her zaman iyi çalışmadığını görmek için, şu yanı başımızda,
İslam coğrafyasında olan biten olaylara bakmak kafidir.
İşte ateş
Suriye'ye sıçrayınca, Suriye yönetimi reformlar yapmaya başladı.
Suudi
Arabistan hareketlenince Suudiler adım attı. Yemen'de,
Bahreyn'de, Ürdün'd
e devlet aklı yeni yeni arayışlar içine girdi.
Suriye'de yüzde 8'lik Nusayri topluluğu, yüzde 90'lık çoğunluğa hükmetmiş. Böyle bir çarpıklığı yürütebilmek için elbette 48 yıldır ülkeyi
olağanüstü hal ile yönetmeniz gerekiyor,
demir yumruk bir
sistem kurmanız gerekiyor, cezaevlerini doldurmanız gerekiyor, insanlara vatandaşlık kimliği vermemeniz ve daha da ileri gidip, diyelim Hama'yı içindeki insanlarla birlikte tanklarla toplarla
imha etmeniz gerekiyor.
Şimdi Suriye, "Tamam, olağanüstü hali kaldıralım, mahkûmları grup grup serbest bırakalım, reformlar yapalım" demeye başladı.
Bu "devlet aklı" 50 yıldır neredeydi, diye sormazlar mı adama?
Suudi yönetimi memurlara iki
maaş ikramiye verme kararı aldı şu birkaç gün içinde... Niye? Çünkü memleket hareketlenmiş durumda.
Bugüne kadar bu devlet aklı neredeydi?
Yemen'in başındaki adam, "Gösterileri ve çatışmayı durdurun gideceğim" demeye başladı.
Bahreyn karmakarışık. Orada Suriye'nin tam tersi bir durum var.
Vaktiyle, yani Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra buralar, sömürge paylaşımında, kolay yönetilsin diye
küçük küçük kralcıkların emrine verilmiş. Neredeyse her petrol kuyusu başında bir devlet kurulmuş. Bu devletler kurulurken,
halkın hangi yapıda olduğuna b
akılmamış, kiminle iş birliği yapılabilir, o gözetilmiş. On yıllarca da, bu devletçikleri kurduranlar, petrolü paylaşmışlar.
Ama iş geldi bir noktada tıkandı.
Artık yürümüyor.
İletişim patlaması herkese, içinde bulunduğu durumun fecaatini gösterdi. Halk halk oldu.
"Devlet aklı" denen şeyin çok da akıllı bir akıl olmadığı ortaya çıktı.
Gelin Türkiye'ye...
Bizde devlet aklı nasıl çalışıyor?
Bizde devletle
toplum ilişkileri problemsiz hale geldi mi?
Alın şu 88 yılı mesela...
27 yılı tek parti dönemi bunun...
Yani devlet aklının yukarıdan aşağı milleti
terbiye etme yılı.
Sonra çok partili hayat geliyor. Yani milletin reyine başvurma dönemi...
Ama geçen 61 yıl içinde, beş kere, yine devlet adına, milletin terbiye edilmek istendiğine
tanık oluyoruz.
Millet tokatlanmış tam beş kere, devletin askeri tarafından.
Milletin seçtiği bir baş
bakan, iki bakan idam edilmiş.
Ve cumhuriyetin üzerinden 88 yıl geçtikten sonra biz, ana
yasayı yeniden yapma zarureti ile karşı karşıya bulunuyoruz.
Devlet aklı bunu neden daha önceleri yapamaz?
Neden milletle devlet ilişkileri sağlıklı hale getirilemez?
Maalesef durum bu.
Şimdi
Amerikalı geliyor, Irak'ta, devlet aklını tanzim etmeye çalışıyor. Pakistan'da, Afganistan'da aynı şeyi yapıyor.
Şimdi
Fransa, ardından NATO geliyor, Libya'da, devlet aklını terbiye etmeye çalışıyor. Libyalılarımızın ellerinde "Yaşa Fransa! İyi ki devirdin bizim diktatörlerimizi", Iraklılar'ın elinde "Yaşa Amerika, iyi ki devirdin bizim diktatörümüzü" pankartları taşınıyor.
Bizdeki devlet aklını da,
Avrupa Birliği normları terbiye ediyor.
Maalesef iç dinamiklerle, demokratikleşemiyor, yani millet iradesini belirleyici hale getirmeyi başaramıyoruz.
Başarmamız lazım. Türkiye'de de başarmamız lazım, Libya'da,
Suudi Arabistan'da, Irak'ta, Suriye'de de başarmamız lazım.
Çünkü Amerikalı ya da
Fransız, devlet aklımızı tanzim etmek üzere geldiğinde, ülkeyi kendi çıkarlarına göre tanzim etmeyi de planlıyorlar.
Zaten geçen yıllarda hep onlar tanzim etmiş bizim coğrafyamızda devlet aklını, şimdi bir kere daha kurtarıcı olarak devreye giriyorlar.
Çok dramatik bir durum bu.
Derim ki devlet aklını, millet tanzim etmeli ve millet, devlet aklını tanzim edecek bir şuur seviyesine sahip olmalı.