Sahip olduğumuz ama hâkim olamadığımız şeyin adı "Zaman"dır.
Zamanı nasıl doğru biçimde kullanacağımıza karar vermediğimizde bunu başkaları, bize zarar verecek biçimde kullanırlar.
Bu açıdan biz Türkler zaman müsrifiyiz.
1974'te
Kıbrıs Harekâtı ertesinde dönemin
iktidarı
erken seçim aramak yerine Kıbrıs'a kalıcı çözüm için çaba harcasaydı...
1970'lerin sonunda "Onlar ortak biz
pazar olacağız" ideolojik saplantısıyla
Yunanistan'ın
AB üyeliğine gidişi uzaktan izlenmeseydi...
12
Eylül 1980 öncesinde
Demirel'le Ecevit anlaşıp bir
koalisyon kursalar ve
cumhurbaşkanı seçebilselerdi...
Turgut
Özal reformlarına karşı bir intikamcı
ittifak kurmak yerine bu reformları
Süleyman Demirel-
Erdal İnönü koalisyonu devam ettirseydi...
Abdullah Öcalan'ı ABD bize teslim ettikten sonra bunu seçim malzemesi olarak kullanmak yerine
Kürt Sorunu'na ve bölücü teröre karşı kalıcı çözüm üretmek için çaba harcansaydı...
Zamanı israf ettik
Son dönemde zamanımızı nasıl insafsızca ve müsrifçe harcadığımız ve bu durumdan bizim dışımızda kimlerin kazançlı çıktığını bir hesaplayın.
Düşünün ki Kıbrıs Harekâtı ile hem Kıbrıslı Rumların lideri Makarios'u kurtarmış, hem de Yunanistan'daki Albaylar Cuntası'nın devrilmesine ve Karamanlis liderliğinde
demokrasinin yeniden kurulmasına sebep olmuştuk.
Şimdi Yunanistan da, Kıbrıs Rumları da AB'ye üyeler.
Ve Kıbrıs hâlâ Türk dış politikasının çözümsüz
kriz konusu olarak AB üyeliğimizin önündeki en büyük engel konumunda...
1999'da ezik Öcalan'la gerekli
diyalog kurulup Kürt Sorunu'na ve bölücü teröre karşı çözüm aranmadı.
Şimdi Öcalan'ın cezaevinden gönderdiği mesajlara karşı
siyaset üretmeye çalışıyoruz.
Susurluk ve sonrası
Susurluk kazası olduğunda bunun yansımalarını
Başbakan Erbakan "Glu glu dansı" diye yorumlamak yerine olayın üzerine gitseydi, ne 28
Şubat post-
modern darbesi, ne
Ergenekon ne de
Balyoz davaları olurdu...
Çocuklar bir şey istediklerinde büyükleri "Şimdi zamanı değil" derler ya.
Bu açıdan
Türkiye de sanki bir çocuk...
Yapılmak istenenler "Şimdi zamanı değil" denilerek hep erteleniyor.
Daha geriye gidin...
Türk Parasını Koruma Mevzuatı'na dayalı katı kambiyo mevzuatı ve korumacı
dış ticaret 1950'lerde kaldırılsaydı, kronik döviz krizlerinin bitmesi için 1980'lere kadar, Özal Reformları yapılsın diye beklemek zorunda kalmazdık.
Belki şu anda ihracatımız 500-600 milyar dolar düzeyinde olurdu.
Demokrasi ve özgürlükler
Özgürlükler ve demokrasi konularında da zamanı ziyan etmekte durumumuz aynı.
Durmadan "Yeni anayasa yapalım" diyecek yerde gerçekten yeni ve özgürlükçü bir anayasa yapabilseydik, yasaları buna uyarlı biçimde değiştirebilseydik, şimdi basılmamış kitapların toplanması konulu anlamsız şaşkınlıkların içinde çırpınır mıydık?
Haziran seçimleri ertesinde oluşacak yeni iktidar kim ise, zamanı nasıl iyi kullanacağını şimdiden planlamalıdır.
Mesela AB üyeliği yolundaki bizim sebep olduğumuz engeller ne ise nasıl hemen kaldırılacakları planlanmalıdır.
Zamanı biriktirmek ve bunu bankaya yatırıp
faiz almak mümkün değildir.
Siz zamanı doğru harcamazsanız zaman sizi harcar.