Çanakkale'nin önemi...


Çanakkale Zaferi denildiği zaman; çoğumuzun aklına 18 Mart 1915 tarihinde gerçekleşen "Deniz Zaferi" gelir. Nisan ayından itibaren başlayan kara savaşları; yani Gelibolu yarımadasına yapılmak istenen çıkarma ve buradan İstanbul'a bir yol bulma gayretleri pek akla gelmez. Oysaki esas savaşlar orada cereyan etmiş ve on binlerce evladımız orada şehit olmuştur. (Bu arada bir galatı meşruya değinmekten kendimi alamıyorum. Çanakkale kara savaşlarında 260 bin şehit verdiğimiz sık sık dile getiriliyor. Oysaki Genelkurmay Başkanlığı'nın kayıtlarına göre şehit sayımız 65 küsur bindir. Bunların isimleri de tek tek bellidir. Devletimiz bir aşiret devleti değildir. Kayıp ve yaralılarla birlikte bu rakam 200 bini geçmektedir. Ama nedense kimileri bu 260 bin rakamının etkisinden kurtulamamaktadır.) Çanakkale Deniz Savaşı; hiç kuşkusuz tarihimizin en görkemli savaşlarından biridir. O dönemin en güçlü savaş gemileri; İngiltere, Fransa ve İtalya bayraklarıyla dalga dalga Çanakkale'ye yüklenmişler ve her seferinde topçumuzun inanılmaz isabetli atışlarıyla geriye dönmek zorunda kalmışlardır. Bu arada maceralı bir yaşamdan sonra Mersin'de müzeye dönüştürülen "Nusret Mayın Gemisi"nin döşediği mayınların payını da inkâr etmemek gerekir. Çanakkale'yi denizden geçemeyeceklerini anlayan müttefikler (İngiltere, Fransa ve İtalya) bu kez şanslarını karadan denemek istemişler, Avustralya ve Yeni Zelanda kuvvetlerinin (Anzaklar) büyük katkılarıyla Gelibolu yarımadasına saldırmışlardı. Bize çok ağır maliyeti olmasına karşın bu kez de başarılı olamayacaklar ve kös kös geri döneceklerdir. Bizim için bu işin çok ağır maliyeti; özellikle İstanbul'da esen yurtsever havanın etkisiyle; zamanın üniversite öğrencilerinin ve liselerin son sınıf öğrencilerinin büyük bir bölümünün gönüllü olarak Çanakkale'ye gitmeleri ve bunların çok önemli bir bölümünün geri dönememesi olmuştu. Oysaki bu nitelikli işgücüne cumhuriyetimizin ilk yıllarında büyük gereksinim vardı. ( Karadan ve denizden İstanbul'a ulaşamayan müttefiklerin savaş sonrasında; Mondros Mütarekesi uyarınca sözde "düzen sağlamak" amacıyla İstanbul'a gelerek işgal etmeleri kaderin acı bir cilvesi olsa gerek.) Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx Bazı meslektaşlarımızın Çanakkale savaşlarını küçümsemeleri ve "Bunca şehit verdik de ne oldu? Bir süre sonra İstanbul 'a girmediler mi" vb. analizler yapmaları; hem üzücü hem de İngiltere'nin amacını anlamamış olduklarından ötürü eleştiriye çok açıktır. İngiltere'nin Çanakkale kapılarına dayanırken amacı Osmanlı İmparatorluğu'nun başkentini ele geçirmek ve Türk halkının moralini bozmak değildi. İngiltere'nin amacı Çanakkale ve İstanbul boğazlarını açmak ve buralardan Çarlık Rusyası'na yardım göndermekti. Zira; Rus Ordusu savaşın başında Avusturyalılar'a karşı bazı mevzi zaferler elde etmişse de; daha sonra savaşa katılan Alman kuvvetleri karşısında zor durumlara düşmüştü ve Çarlık sallanmaya başlamıştı. Kırsal kesimde büyük kıtlık başlamıştı. Kentler daha zor durumdaydı. İşçiler greve gidiyor; askerler birliklerinden kaçarak grevci işçilere katılıyordu. 1915'te durum bu kadar net değilse bile; gidişatın buraya doğru olduğu belliydi. İngiltere'nin amacı Rusya'yı denizden destekleyerek Rusya'yı ayakta tutmaktı. Zaten Rusya'yı güçlendirirse; Almanlar'ın Batı'dan Rus cephesine asker kaydırmak zorunda olacaklarını düşünüyorlardı. Bu durumda da elbette İngiliz ve Fransız ordularının yükleri hafifleyecekti. Ancak Çanakkale'deki müthiş direnişimiz; İngiltere'nin bu politikasını boşa çıkardı ve 1917'de önce Kerensky'nin burjuva devrimi ve ardından Bolşevik devrim gerçekleşerek ilk sosyalist devlet ortaya çıktı. İster beğenirsiniz ister beğenmezsiniz ama; Sovyetler Birliği tüm 20. yüzyıla damgasını vuran bir gelişmenin başlangıcı idi. Tüm bu gelişmeleri görmezden gelerek "Çanakkale'de İngilizler'i durdurduk da ne oldu" gibisinden analizler yapmak; öyle sanıyorum ki; fotoğrafın bütününü gözden kaçırmak nedeniyle oluyor. Xxxxxxxxxxxxxxx Bu konuda değinmek istediğim son bir nokta; savaşa katılan Anzaklar'ın çocuklarının, torunlarının ve şimdilerde de torunlarının çocuklarının; her yıl nisan ayında Çanakkale'ye gelmeleri, çıkarmanın başladığı koyda sabahlayarak güneşin doğuşunu beklemeleri ve güneşin doğmasından sonra dağılmaları. Gençliğimde bu ziyaretlerinin nedeninin; büyüklerinin mezarlarını ziyaret olduğunu düşünürdüm. Ancak zaman içinde bambaşka amaçları olduğunu anladım. Her yıl yüzlerce Anzak yakınının Çanakkale'ye gelmesi; Çanakkale esnafının yüzünü müthiş güldürüyor... Bir hafta süreyle tüm fiyatlar tavan yapıyor. Konaklama yerleri, lokantalar vs. kat kat zamlanıyor. Bu ziyaretlerin nedenleri arasında atalarının mezarlarını ziyaret amacı olabilir ama; asıl neden (bence) "ulus olma bilincini hissetme arzusu" olarak karşımıza çıkıyor. Zira ne Avustralya'nın ne de Yeni Zelanda'nın tarihlerinde Gelibolu dışında başka bir savaş yok. Oysaki sonuç zafer de olsa hezimet de olsa; bir insan topluluğunu ulus haline getiren şey bu türden savaşlar, acılar ve mutluluklardır. Biz bu türden olayları çok yaşadığımız için değerini ve önemini bilmiyoruz. Ama Anzaklar için çok önemli...
<< Önceki Haber Çanakkale'nin önemi... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER