TBMM Genel Kurulunda kürsüde bir milletvekili konuşuyor.
Ergenekon soruşturması çerçevesinde tutuklanan gazeteci Ahmet Şık’ın daha basılmamış kitabının kopyalarının toplatılmasını eleştiriyor.
“Basılmamış kitaba
baskın yapıldı” diyerek, ağzını doldura doldura meclis kürsüsünden
hedef gösteriyor.
Bunu yapan
Fethullah Gülen çetesi diyor.
Elinde, kitabın niçin toplatıldığına dair eminim hiçbir bilgi ve
belge olmadığı halde, milletin meclisinin kürsüsünden alenen bir insanı ve onu sevip ona saygı duyanları itham ediyor.
Sözü dönüp dolaştırıp bir daha aynı yere getiriyor ve bu sefer yine üstüne basa basa
Fethullah Gülen çetesi demeye devam ediyor. “
Çete” kelimesine vurgu yaparak bu kelimeyi bilerek ve özellikle kullandığını anlatmaya çalışıyor.
Kinini kusuyor,
tahrik ediyor, hedef saptırıyor, kitabın toplatılması olayını başka noktalara çekmeye çalışıyor.
CHP Mersin Milletvekili
İsa Gök meclis genel kurulunda kürsüde bırakın bir milletvekilini, sıradan
kahve köşesindeki bir adamın bile konuşmayacağı bir üslupla Fethullah Gülen’e
iftira atıyor,
hakaret ediyor, onu çetecilikle, çete liderliğiyle onu sevenleri de çete üyeleri olmakla suçluyor.
Onun düşüncelerine değer veren ve onun çizdiği yolu kendilerine hayat düsturu edinen insanlara alenen iftira ediyor.
Üstelik
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kürsüsünden.
Yazıklar olsun.
Milletin çok büyük bir kesiminin sevip saydığı,
hizmetlerini ayakta alkışladığı, ülkesinden başka düşüncesi olmayan bir insana, CHP’li bir milletvekili alenen bu şekilde hakaret ediyor.
Ülkelerinden başka hizmet gayeleri olmayan insanlara “çeteci” diyor.
Yüz bin kere yazıklar olsun.
Bunları söyleyen bir milletvekili olduğu için yazıklar olsun, aynı zamanda bunları söyleyen bir
hukukçu olduğu için yazıklar olsun.
Oysa soruşturmayı yürüten savcı; Ahmet Şık’ın gazetecilik faaliyeti ve kitap yazdığı için tutuklanmadığını, elinde çok ciddi deliller olduğunu daha önce açıklamıştı.
Fakat
toplum yine aynı gürültüyle karşı karşıya.
Sesi çok çıkanın değil adaletin galip gelmesi gereken gerçek bir demokratik topluma doğru yol alırken, bu gürültülerden kimse korkup paniğe kapılmamalı, yargının işlemesine saygı gösterilmeli.
Türkiye’deki değişimden rahatsız olanların, bu değişimi engelleyebilmek için ellerindeki bütün argümanları kullandığı çok kritik bir süreçteyiz.
Türkiye; ya bu soruşturmanın geldiği noktada basına dokunulduğu için koparılan gürültüden ürküp geri adım atacak ya da kararlılıkla bu işin sonuna kadar ortaya çıkarılması için yürümeye devam edecek.
Unutulmasın ki; tarih gürültüden korkup yolda dökülenleri de yazacaktır.
Bu süreçte meclis kürsüsünden milletin değerlerine iftira atıp, hakaret edenleri de bu millet affetmeyecektir.
Fethullah Gülen gibi hayatını insanlığa adamış ve sadece Türkiye’de değil, dünyanın da düşüncelerini örnek aldığı bir kişiye, bu kadar seviyesizce hitap etmek bir milletvekili için talihsizlik olsa gerek.
Hem Fethullah Gülen’in kendisi hem de onun yol göstermesiyle kurulup faaliyet gösteren kuruluşlar; herşeyi açık, devletin denetimi altında saklısı gizlisi olmayan kurumlar.
Üstelik İsa Gök’ün hakaret ettiği Sayın Gülen hakkında; her hangi bir mahkumiyet kararı olmadığı, gibi şu anda yürütülen bir yargı süreci de yok.
İsa Gök; suçla ve suçluyla uzaktan yakından irtibatı olmayan bir insana sanki bir çeteyi yönetiyormuş gibi iftira atıyor.
Utanmadan sıkılmadan bunu yapıyor ve o talihsiz sözleri kasten söylüyor.
Ancak bu talihsizliğe
imza atan İsa Gök’e baktığınızda onun daha birkaç hafta önce toplumu
sokak sokak direnişe çağıran, insanları sokaklara dökme hevesi içinde olan bir isim olduğunu görüyoruz.
Bu kişi halkı isyana
teşvik edecek sözleri sebebiyle çok tartışıldı.
İsa Gök;
yayınevine baskın yapıldığı için Fethullah Gülen’e
çete lideri yaftalaması yaparken çok önemli detayları kaçırıyor.
Kendi partisinin bir
terör örgütü ve çete davası olan Ergenekon’a nasıl sahip çıktığı, başka söze gerek bırakmayacak kadar İsa Gök’e yetecek bir ayıp olmalı.
Yine bu
terör örgütü davasının
sanıklarını milletvekili olarak meclise
taşıma planları da, yine kendi partisi tarafından yapılıyor.
Silivri’ye giderek terör örgütü ve çete davasının duruşmalarına sanık avukatlarının safında katılanlar da, yine İsa Gök’ün partisinin milletvekilleri.
Yine; 50 bin kişiyle terör örgütü davasının görüldüğü mahkemeyi basma çağrısında bulunan da, İsa Gök’ün partisinin bir genelbaşkan yardımcısı.
Daha geçtiğimiz günlerde Malatya’daki
Zirve Yayınevi katliamının Ergenekon bağlantıları ortaya çıktı.
Malatya’da 3 kişinin boğazları kesilerek katledilmesi de artık İsa Gök’ün partisinin savunduğu terör örgütü soruşturması kapsamında görülecek.
Bir yayınevinin aranması ve basılmamış kitabın toplatılmasını, olayla hiç ilgisi olmayan insanlara bağlayarak, ağzına gelen iftira ve hakaretlerde bulunan İsa Gök; kendi savundukları çetenin, bir yayınevi basarak 3 kişinin boğazlarını kesmesi karşısında ne diyebilir acaba ?
Meclis kürsüsünde bu ülkenin insanlarına hakaret eden İsa Gök; Mustafa
Yücel Özbilgin’in katledildiği
Danıştay saldırısı davasının, savunduğu terör örgütünün soruşturmasıyla birleştirilmesini nasıl açıklıyor ?
Çeteci diye insanları yaftalayan İsa Gök, bir çetenin var olması için gerekli olan, bombanın envai çeşidi,
silah,
lav silahı,
roketatar ve binlerce merminin kendi savunduğu çete soruşturması kapsamında bulunmasını hiç düşünüyor mu ?
Bu örnekleri sayfalarca çoğaltmak mümkün.
İsa Gök; Ümraniye’ye, Poyrazköy’e, Zir Vadisine, Eskişehir’e, Erzincan’a, Ankara’ya, karanlık odalara, aydınlık sayfalara bakarsa gerçek çetenin nerede olduğunu çok daha iyi görecektir.
Milletvekili olmak; başka insanlara aklına geldiği gibi iftira atıp, hakaret etme, itham etme, yaftalama hakkını kimseye vermez.
Hele bir de milletin meclisinde, milletin el üstünde tuttuğu kişiler hakkında işkembeden konuşur gibi konuşmak bir milletvekiline hiç yakışmıyor.
Milletle ve halkla bütünleşme mesajları veren CHP yönetimi, eğer bu söylemlerinde samimiyse, İsa Gök gibi toplumu rencide eden isimleri kendi içinden ayıklaması şart.
[email protected]