Önceki yazılarımızdan birisinde,
(SİLAHLARIN GÖLGESİNDE) KÜRT SİYASETİ başlığı ile
Kürt siyasetinin
PKK ve Derin Devlet’in
silah gölgesindeki varlık çabasına işaret etmiştik. Türk siyaseti üzerindeki gölge, Kürt siyasetine de –derinlemesine- vuruyor…
Silahların; Kürt siyasetine tehdit olmasıyla paralel,
bir de Kürt
sanatçılarına olan tehdidine de vurgu yapmak gerekiyor.
Silahların takırtısında, fon eşliğinde Doğu Meselesi’nin konuşulmasını ve olayın bir kangren olarak sürgit olmasını isteyenler;
siyasetçiye, sanatçıya, fikir adamlarına konuşma fırsatı tanımıyor.. Bırakın konuşmayı,
yaşam hakkı bile tanımıyor.
Bu bağlamda
yurt içinde
Mehmet Metiner,
Muhsin Kızılkaya gibi öne çıkan Kürt aydınları
hedef alınırken.. Yurtdışındaki
Şivan Perwer,
Kemal Burkay gibi fikir ve sanat adamları da tehditlerden nasibini alıyor… Yurt içindekilere “Ağanın lafının üstüne laf olmaz, susun!” çağrısı ulaştırılırken, yurt dışındakilere de, “Oturun oturduğunuz yerde, gelmeyin buralara.. Ve ağzınızı da kapatın!” ültimatonları ulaştırılıyor.
Bunun son
halkasında da Kürt asıllı sanatçı İbrahim Tatlıses’e düzenlenen suikast var…
Hedefte
Mahsun Kırmızıgül ile Tatlıses’in olduğu önceden bilgi alınmış…
Şimdi PKK bağlantılı bazı kimseler yakalandı,
soruşturma derinleştikçe başka
örgüt elemanlarının da gözaltına alınması ihtimali gözüküyor.
Bu bağlamda, İsveç’te yaşayan eski PKK’lı ve JİTEM’cilerden
Abdülkadir Aygan’ın, “Saldırıyı PKK'dan ayrılmış, ya da ayrılmış gibi görünen Osman Öcalan'a bağlı intikam grubu mensupları gerçekleştirmiştir. Bu grup daha önce de;
Tokat-Reşadiye'de,
Hatay-Dörtyol'da ve
İstanbul-Taksim'deki
terörist saldırılarını gerçekleştirmiştir.” sözleri çok dikkate değer.
Bu hususlarda Sayın Aygan’ın tespitlerine
kulak vermekte fayda var.. Birçok kez ziyaret ettiğimiz ve Doğu meselesini, Derin yapıyı ve Örgüt’ü konuştuğumuz Aygan, oradaki yapıya içeriden
vakıf birisi zira…
…
Örgütün adı bu tür olaylarla anılırken, kendi içinden de
infaz haberleri geliyor.
Bölge halkı üzerindeki baskısı zaten malum… Bir
referandum hadisesinde bile halkın iradesi üzerine nasıl ipotek konulduğu görüldü.
Uyarılar sadece Kürt aydınlara, siyasetçilere değil…
Onlarla ilgili haber yapanlara da!
Malum, geçenlerde Sayın Kemal Burkay ile bir
röportaj yapmıştık, kendisi hakkında Öcalan’ın tehdide varan açıklamalarına dair… Bizimle olan mülakatında da Burkay, Öcalan’ı daha onurlu davranmaya çağırmıştı.
Hem ona, hem bize ikaz Twitter’den geldi. Oradaki şahsi hesabıma, Abdullah Öcalan’ın şahsi hesabı olduğu iddia edilen bir yerden şöyle bir
mesaj gelmişti, hiç düzeltmeden aynen aktarıyorum:
“Her dönemde böyle tipler vardir.Şimdide sürekli bize karşı açıklama yapıyorlar,Kürtlere dönük kirli politikalara alet oluyorlar”
Kendilerinin bu
cevap hakkını da sağlamış olalım bu vesileyle..
Fakat adı binlerce insanın katli ile anılan silahlı bir örgütün elebaşından gelen bir uyarı, ne kadar uyarı olarak kalır… Ne kadar cevap hakkı olarak değerlendirilebilir? Örgüt liderinin iması dahi tehdit olarak algılanmalı mıdır..?
O kısmını bilemem ama şu biline ki, habercilikte, insanların kendilerini ifade hakkı engellenemez, susturulamaz. İşin ucu silaha ve zora varmadığı sürece.
Ve artık mızrak çuvala sığmıyor.. sığmayacaktır da..
Irak’ta, Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da sığdı mı ki?
Hani, bize yollanan twit’ten bir önceki genel mesajında Öcalan’ın:
“
Kuzey Afrika'dan; Fas'tan,Tunus'tan Iraka kadar gelişen halk iradesni selamlıyorm…” diye selamladıkları…
İnsanlar,
Halklar, artık yıllar yılı kendisine dayatma yapanlara,
özgülüklerine set çekenlere itibar etmiyorlar.
Bu ‘yeni dünyada’ bu özgürlükçü ortama usulünce dâhil olanlar varlık imkânı bulacaktır,
ya da sahneden tamamen çekileceklerdir.
Arada bazı mazlumların hayatına mal olsa da..
Ama her mazlum kanı, zalimlerin daha da lanetle anılmasını katmerlendirecektir. (20.03.11)
www.kerpeten.biz ,
[email protected]