Balyoz davasının bir numaralı sanığı,
emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın
avukat kızı Pınar Doğan, babası için bir hukuk mücadelesi veriyor.
Dünkü yazımı konu edinerek bana da 'hukuk sürecindeki usulsüzlükleri konu alan bir bilgi notu' göndermiş. Çetin Doğan kızıyla gurur duymalı, bizler de bu hanımefendiyi takdir etmeliyiz. Savunma hakkı kutsal. Ancak, herkesin olması gereken yerde durması lâzım.
Sanıklar kendilerini savunacaklar. Kimse kendi aleyhinde ifade vermeye zorlanamaz. Avukatlar da bu
savunmaya katkıda bulunacaklar.
Savcı iddialarının peşini kovalayacak, ispatlayacak. Mahkemede deliller kritik edilecek ve sonunda yargıçlar nihai bir karar verecekler. Bu süreçte bizler, yani
halk iddia makamı tarafından temsil ediliyoruz. Dava bir kamu davası ve savcı, kamu yani halk adına suçun ve suçluların takibini yapıyor. Suçlar sabit görülürse
mahkeme 'Türk milleti adına' suçluların cezasını verecek ve bizler yargının verdiği hüküm ile kendimizi güvende hissedeceğiz.
Bizler, Pınar Doğan gibi veya vekâletini üstlendiği
sanıklar gibi hukukî sürecin doğrudan tarafı değiliz. Delilleri irdelemek, ifadeleri karşılaştırmak ve tek tek sanıklar ve eylemleri hakkında hüküm sahibi olmak bizim işimiz değil. Üstelik işimiz olmamalı. Bize düşen, bizim adımıza iş gören yargının işini hakkıyla yapmasına katkıda bulunmak. Varsa bilgimiz veya belgemiz yargıya iletmek. Öbür yandan biri mahkemeye baskıda bulunmaya kalkarsa haddini bildirmek.
Ergenekon sürecinde iki süreç birbirine karışıyor. Ergenekon; iddianamesiyle,
tutuklu bulunan sanıklarıyla ve süregiden muhakemesiyle bir hukukî süreç. Ve aynı zamanda,
darbeler tarihimizin, demokrasiye silahlı müdahalenin son hamlesi olarak siyasî bir süreç. Bizler bu hukukî süreç üzerinden
Türkiye'nin darbeler dönemini, siyaseten bir daha geri dönülmeyecek şekilde kapatmak istiyoruz.
Ergenekon davası vesilesiyle hukuk düzenimizi sağlamlaştırmayı, demokratik hak ve özgürlüklerimizi garanti altına almayı amaçlıyoruz. İlerde asker siyasete karışmaya niyetlenirse, bu dava caydırıcı bir engel olsun. Toplum, darbe için kargaşaya, kamplaşmaya ve kavgaya itilmesin. Bunların her biri, mücadelesi verilmesi gereken meşru siyasî talepler değil mi?
Televizyon ekranlarında veya
gazete köşelerinde mahkeme kurup delilleri kritik etmek ve kestirmeden davayı sonuçlandırmak bizim işimiz değil. Sanık avukatları hukukî savunma yapacaklar; bizler halk adına siyasî savunma yapacağız. Onlar sanıkların suçsuz olduğunu savunacaklar; bizler darbelerin döktüğü kanı, hukuksuzluğu anlatıp halkın hukukunu savunacağız. Var mı itirazı olan?
Ergenekon sürecinin yol açtığı siyasî ayrışma, halkın hukukunu ve demokrasiyi savunma zaruretinin somut delili değil mi? Marjinal sol örgütlerin neredeyse tamamı, Ergenekon sürecindeki tutumları nedeniyle kendi aralarında yeni bir bölünme yaşadılar. 12
Eylül Referandumu, bu örgütlerde Ergenekon üzerinden bir saflaşmaya ve ayrışmaya yol açtı. Şu anda sesi çok çıkanlar, Ergenekoncu sol örgütler.
CHP kendi içinde Ergenekon'a konulan mesafeye göre bir saflaşma yaşıyor. Kılıçdaroğlu'nun önceki gün ilan ettiği yeni projelerden hangisi, CHP üzerindeki Ergenekon gölgesini kaldırmaya yeterli? 12 Haziran'da
seçim sandığına Ergenekoncularla, demokrasiden yana olanlar dışında girebilecek başka bir parti var mı?
Orhan Miroğlu, namuslu ve kişilikli bir
Kürt aydını. Taraf'ta dünkü yazısında, Ergenekon sürecinin siyasî fikirleri nasıl değiştirdiğini özetliyor. Daha ileri giderek 'tarihsel ilerlemenin Ergenekon süreci üzerinden yaşandığını' söylüyor. Doğru: Ergenekon'dan önce ve sonra iki farklı Türkiye var. Türkiye 50 yıl askerî vesayetle yönetildi, dolayısıyla Ergenekon çok büyük bir şirkete dönüştü. Bu yüzden çalışanlarının ve nemalananların sesi çok çıkıyor. Bize düşen Silivri'deki muhakemeyi kendi haline bırakarak, Türkiye'nin darbeler tarihini bir tabuta yerleştirip çivilerini
çakmak.
Silivri'deki davayı gerekçe gösterip siyasî tavır takınanlar, Ergenekon ayrışmasında yanlış yere yerleştiklerini görmeliler. İster siyasetçi, ister gazeteci olsunlar, Ergenekon'un kirli yükü altında ezilmeye mahkûmlar.