"Yazını beğenerek okudular" dedi dostum, "Özellikle geçmişte 'kankalık' ilişkisi kurdukları pek çoklarının,
pazar günkü yürüyüşte, 'Nedimler ve Ahmetler' deyip Silivri'deki
Soner Yalçın ile diğer Oda-TV mensuplarını anmamaları onlara pek dokunmuş..."
Eh, dostlukların son günü, ne yapalım... Geçmişi hatırlattığım için bana bile kızdılar.
Dostumun verdiği bilgiye göre Kankalar Meclisi'nden iki kişiye takdirleri devam ediyormuş grubun; iki Akşam yazarına:
Oray Eğin ile Tuğçe Tatari'ye... Sürprizi sona sakladı dostum: "Bir de
Enis Berberoğlu gözlerinde büyümüş; herkes kendilerinden kaçarken Soner Yalçın'ın
Hürriyet'teki sayfasını pazar günleri boş bırakmadığı için..."
Biri şunu da söylemiş: "
İklim Bayraktar'ın aramıza kabulü, her cuma toplantısına katılan, evinde
sürpriz partiler düzenlediğimiz birinin referansıyla olmuştu; 'İklim mi, o da kim?' anlamına gelen tavrı hepimizi şaşırttı..."
Ben de Ayşenur
Arslan'ın CNN-Türk ekranlarından sergilediği tavra çok şaşırdım. Yazımda kendisi gibilerin 'Kankalar Meclisi' içerisinde yer alma sürecini dostumun ağzından naklederken, orada seve seve değil biraz da zorunluluktan bulunduklarını açıkça belirtmiştim halbuki...
Önce internet sitesinde bir haber çıkıyor veya kankalardan birinin
gazete köşesinde aşağılayıcı bir yazı... Haber veya yazıyla aşağılanan kişi "Neden?" diye sormaya başladığında çevreden biri(leri), "Aslında bunlar iyi çocuklar, istersen tanıştırayım" diye kapı aralıyor... Kabul edip etmemen sana kalmış... Ediyorsan, yolun grubun ortak medya projesine kadar çıkıyor.
Bana bu bilgileri veren dostum katılanlardandı; üzerlerine gelindiği ve kendilerine kapı açık tutulduğu halde reddeden iki yazarın ismini de o kulağıma fısıldadı.
Olsa olsa
kurban sayılır
Ayşenur Arslan...
İsterseniz sistemin nasıl çalıştığını dostumun bana yolladığı dosyadaki yazılardan uygulamalı biçimde sunayım.
CNN-Türk'te '
Medya Mahallesi' programını yapan Ayşenur Arslan önce
Akşam gazetesinde çıkan bir yazı ile
hedef alınıyor. Kankalar Meclisi'nin önemli isimlerinden birine ait bir yazıyla. Yazıda kendisini etrafa 'medya pavyonundaki son bakire' diye tanıtan birine değiniliyor, diğer iki yazarla birlikte...
Her üç yazarı ilk diline dolayan da 'Siz Kimi Kandırıyorsunuz?' kitabıyla Soner Yalçın değil miymiş?
Önce kitapla, ardından gazete yazısıyla, daha sonra da odağın internet sitesinde konuyu ele alan haberler ile, Ayşenur Arslan'a, babası üzerinden bir 'misyon' biçiliyor...
Etrafına "Ne oluyor?" diye sormaya başladığında, ona da, "Ablacığım, aslında iyi çocuk bunlar" diye birileri kapı açmış olmalı...
Benzer türden bir yaklaşım
Ahmet Hakan'ın da başına gelmişe benziyor. Yine aynı yöntem uygulanarak...
Akşam'daki köşede bermutad Hürriyet yazarını ağır biçimde eleştiren yazılar çıkıyor birbiri ardına... Bir yazı Kulis'in standartları altında kalan kişisel takılmalarla dolu. "Artık yeter ama, gerçekten yazık" diye biten yazının bütününde herkesin o güne kadar tanıdığından farklı bir Ahmet Hakan portresi çiziliyor. "Onun için her şey kişisel, hep kişisel..." deniyor bir yerde. Köşesini
ünlüler dünyasına girmek için kullandığı iddiası iliştiriliyor yazıya.
Ne zaman oluyor bu? 2
Şubat 2007 tarihinde... Hemen arkasından, internet siteleri, Akşam'daki yazıyı haberleştiriyor.
Karşısındaki için böylesine yoğun tiksinti hisleri taşıyan biri ondan uzak durur değil mi? Ya da, hakkındaki olur olmaz iddiaları yazı konusu yapan birinin semtine bile uğramaz herhalde o saldırıya hedef yapılan...
Hayır, öyle olmuyor. Tam tersine, kısa süre sonra ikili can ciğer
kuzu sarması haline geliyorlar... Yalnız kendileri 'kanka' olmakla kalmıyor, iki tarafın yakınları 'Kankalar Meclisi'nde yerlerini alıyorlar.
Yakınlığa odağın internet sitesinde çıkan bir haber tanıklık etsin. Okuyalım: "Olayın gerçeği şudur: Uzun tatilden dönen Oray Eğin, dün gece Akşam Gazetesi üst düzey yöneticileri ile Tuğçe Tatari ve Yiğit Karaahmet gibi Akşam yazarlarıyla Ahmet Hakan'a 'geçmiş olsun' ziyaretinde bulundu.
Sohbet sürerken eve
Ertuğrul Özkök geldi. Ahmet Hakan ile cumartesi günü gidecekleri Umre ziyaretinin bazı ayrıntılarını konuştular. 'İhram nereden alınacak' gibi. ?Bu arada geçmiş olsun ziyaretine
Hıncal Uluç da gelecekti. Ancak zaman geçti, usta gazeteci bir türlü gelmedi. Merak edip
telefon açanlara ise 'Size sürprizim var, konuklarım Ankara'dan geliyor, onları getireceğim' diye
yanıt verdi."
Merak edersiniz diye kaydediyorum: Hayli bekletmiş, ama sonunda Hıncal Uluç iki 'sürpriz' isimle çıkagelmiş...
Kankalık herhalde böyle bir şey.