Hem
Balyoz davası hakkında hem de askeri mahkemelerdeki yargı sürecinin nasıl işlediğine dair yeni bir ses kaydı düştü internete.
İsimleri lazım değil. Beş askeri
hukukçu kendi aralarında konuşuyorlar.
Çok ilginç şeyler söylüyorlar.
Dinleyince dedim ki, bu konuşmalardan herkesin haberi olmalı. Önemli yerleri yeniden yazılmalı. Sivil savcılar belki de tekrar tekrar dinlemeli bu konuşmaları.
İşte o müthiş konuşmalardan altını çizebildiklerim:
1.
Ordu Askeri Başsavcısı: Astsubaylar ne diyorlar biliyor musun konuşmalarında. Bu iş keşke
askeri savcılığa intikal etseydi diyorlar. Genellikle askeri mahkemeler araştırıyorlar bir tane günah keçisi bulunuyor, onun üzerine yıkılıyor, olay bitiyor. Adamlar o kadar güzel tahlil etmişler askeri mahkemelerin yapılarını. Bir tane günah keçisi, komutanların da desteği ile bir adam üzerine yoğunlaşıp, onun üzerine mahkûmiyet kararı çıkarırdı diyorlar. Ama şimdi olaylar
sakat diyorlar. Sivil savcısının gelip bunları bulması kötü oldu diyorlar. (
Gölcük belgelerini kastediyor.)
Asker hukukçu 4: O zaman bu belgeler ellerinde varsa gerçek bu belgeler, gerçek.
Asker hukukçu 2:
Cami bombalama planlarını, bizim cahil bir
astsubay veya teğmenin hazırladığı bir şey gibi duruyor. Kendi gemisini batıran adam
Deniz Kuvvetleri Komutanı oldu. Onu batıran adam da
Hava Kuvvetleri Komutanı olmuştu. Orgeneraller
Türkiye'yi toparlamak için camide öleceklere
fire verilebilir gibi bir mantıkla bakıyorlardır. Onların ruh hali normal değil, böyle plan yapabilirler.
Yani diyor ki Türkiye'yi toparlamak için, düzeltmek için birazcık fire verilebilir diyor tamam mı? Mantık olarak bunu düşünebilir... Çünkü ben Hurşit Tolon'la birkaç defa karşılaştım. Konuşmalar falan yapıyordu. Adamların ruh hali normal değil. Ben olmuştur olmamıştır demiyorum ama yani yapabilir. Öyle planlarda yapabilir. Çünkü plan seminerindeki 160 kişi daha var.
Planlara karşı çıkarlardı deniyor ama askerlikte herkes bilmesi gereken kadar bilir. Jandarmanın planlarını diğerleri bilmezdi ki.
1.Ordu Başsavcısı: 1.Ordu ve kolordular arası yazışmalar ve emirler
darbe planlandığının delili. Sivil savcılar literatürü bilmediği için daha anlayamadılar. Her şey ellerinin altında ama yazışma usullerini biledikleri için anormalliği fark edemiyorlar.
Ya şimdi şöyle. Bütün o emirler var ya,
mesaj emirleri, komutanlık emirleri taralı vaziyette.
Savcılar tarafsız askeri bilirkişilerle çalışabilse, ellerindeki mesaj emirlerinden darbe hazırlığını hemen ispatlarlar.
Asker hukukçu 4: Yani aslında 12
Eylül darbe planının üzerinden çalışmışlar.
1.Ordu Başsavcısı: Tabii tabii aynen. Hepsi uyuşuyor!
Benim adıma risk almayın Sayın
Başbakan!
Belli ki, başbakan risk almayı seviyor.
Japonya'da meydana gelen depremden sonra ortaya çıkan nükleer felaket üzerine "Türkiye bu yaşananlardan sonra
nükleer santral kurmaktan vazgeçecek mi" şeklindeki bir soruya şöyle
cevap verdi:
"Riski olmayan yatırım yoktur. O zaman eve de doğalgaz çekmeyin, tüpgaz koymayın!"
Doğrusunu isterseniz iyi cevap!
Buna taşı gediğine koymak ya da cuk oturtmak da diyebilirsiniz.
Ama, fakat, lakin...
Evet riski olmayan yatırım yoktur!
Ama riski insan hayatı olan yatırımlardan mümkün olduğu kadar uzak durmak ve alternatiflere yönelmek daha akıllıca olmaz mı?
Evet evimize tüpgaz alıyoruz.
Tüpgazın
patlama ihtimali var.
Ama tüpgaz patladığında meydana getirebileceği hasarın çerçevesi bellidir.
Doğalgaz kaçağı olduğunda meydana getirebileceği hasarın çerçevesi bellidir.
Başbakan belli ki "Demirden korkan trene binmez" demek istiyor.
Ya da "Uçağa biniyoruz, düşme ihtimali var, o halde niye risk alıp biniyorsunuz" demek istiyor.
Uçak düşer, en fazla
uçakta bulunan yolcuların hepsi ölür. Bu da birkaç yüz kişiye tekabül eder.
Ama bir nükleer santral sızdırmaya başladığında etkileyeceği çerçeveyi
hesap etmek mümkün olmayabilir.
Radyasyon yayılmaya başladığında bulunduğu bölgenin yüzlerce kilometre çevresini etkiler, orada yaşayan insanları ve tabiatı etkiler.
Çernobil faciası ülkemizi dahi etkilemişti.
Sonuç, kesin
ölümdür yani.
Ayrıca gelecek yüzyıllarımız da etkilenir.
Japonya'daki nükleer felaketin ardından mesafe çok fazla olmasına rağmen Amerika'nın
Kaliforniya kıyıları bile etkilenebilir.
Dolayısıyla...
Sayın Başbakan...
Türkiye'nin hemen hemen her tarafı deprem kuşağında yer alıyor.
Türkiye'nin herhangi bir tarafında mutlaka birkaç yılda bir büyük deprem oluyor.
Gelin bu nükleer santral işinden vazgeçin.
Ölüm riski son derece yüksek olan bu yatırımdan vazgeçin.
Benim adıma, vatandaşın adına, milletimiz adına böyle bir riske girmeyin.
Bu konuda da risk almasanız ne olur ki!