Teknik olarak baktığınız zaman dünyanın en önemli turizm
fuarı
Berlin ITB bir B2B organizasyon.
Yani Business-to-Business... Yani biz
tüketicileri ilgilendirmeyen bir organizasyon. Gidip de oraya ne tur satın alabilirsiniz ne de
uçak bileti... Belki
ülke stantlarını gezip
broşür toplar, kendinize bir rota çizebilirsiniz ama bu etkinlik için de Berlin'lere kadar yorulmanızı
tavsiye etmem.
İnternet bu iş için çok daha yeterli bir kaynak.
O halde niye bu fuar önemli? Önemli çünkü dünyanın turizm
sektörü oyuncuları; ülkeler,
oteller, tur operatörleri,
havayolu şirketleri her yıl buraya geliyor, yeni trendleri, yeni sektör standartlarını konuşuyor. Bizim
gazeteci olarak oraya gitme nedenimiz ne peki? 1)
Türkiye orada yeterince temsil ediliyor mu görmek. 2) Dünya turizmi nereye gidiyor anlamak.
Türkiye'yi artık iyi satıyoruz
Önce Türkiye'ye bir bakalım.
ITB 2011 de gösterdi ki hepimizin bir gerçeği kabul etmesi lazım. Türkiye son yıllarda uluslararası turizm pazarına önemli şekilde ağırlığını koydu.
Özellikle
Kültür ve
Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay'ın konuya olan kişisel ilgisi, doğru saptamaları ve çözümleriyle de bu ağırlık zirveye çıktı. Türkiye dağıtım kanalında iyi işler yaptı, iyi satmaya başladı, rakipleri
İspanya,
İtalya ve
Yunanistan'la tüm temas noktalarında göze göz dişe diş bir mücadele vermeye başladı.
Bunun sonucu olarak
fiyat değişkeni hâlâ sorunlu olsa bile Türkiye 2010 yılında 28 milyon turiste ulaştı. Bu başarı AK Parti'nin de başarı hanesine artı puan olarak yazıldı.
Tabii ki Bakanlık'taki ekibi de unutmamak lazım. Bakanla birlikte tarih yazıyorlar. Şu andaki müsteşar yardımcısı Özgür Özaslan ve Tanıtma Genel Müdürü
Cumhur Güven Taşbaşı'nın bu başarıda payları büyük. Hepsini kutluyorum. Bu arada Bakanlık saflarında çok sayıda görünmeyen kahramanın da olduğunu düşünüyorum, onlara haksızlık ettiysem kusura bakmasınlar.
Şimdi yeni
hedef 32 milyon. ITB Berlin'de Bakanlık bu hedefe uygun büyüklükte, 3000 metrekare stant almış. 130 otel orada, THY orada, iller ve ilçeler orada. Türkiye standı DDF'nin
Almanya'ya yönelik "Masal Devam Ediyor" kampanyasının görselleriyle de bezenmiş, üç boyutlu Türkiye videoları gerçekten harika... Buraya kadar sorun yok...
Sorun Türkiye'nin bütünsel bir imajının standa
renk ve ışık olarak yansımamasından kaynaklanıyor. Türkiye sanki tek bir ülkeyi satmıyor. Birden fazla ülke satıyor gibi... İspanya, Yunanistan gibi ülkelerin stantlarına gidince Türkiye'nin sorunu daha iyi görünüyor. İyiyiz ama daha iyi olabiliriz. Türkiye'nin ülke imajını tek bir taşıyıcı renk ve ikona indirecek çalışmayı yapması lazım.
İkinci sorun
Simit Sarayı, Kuru Kahveci Mehmet Efendi ve Kapalı
Çarşı gibi otantik değerlerimizin hemen giriş kapılarının birinin önünde pozisyon alması... Özellikle Simit Sarayı ve KKME'yi stantları için kutluyorum. Ancak bu stantların bütün Türkiye standı içinde daha iyi ve değer yükseltecek şekilde yer alması gerekir. Şu haliyle hiç de hak etmedikleri biçimde "
ucuz" durmuşlar.
Diğer bir sorun ise gereksiz resmiyet... Bakanlık orada olmalı ama resmi tavır asla Türkiye standına yansımamalı. Turizm hiç de "kravat ve
takım elbise" ile özdeşleştirilen bir şey değil. Bakanlıktan ricam Türkiye standını "
ödül töreni" gibi alaturka alışkanlıklarımızdan kurtarması.
Yukarıda da ifade ettiğim gibi iyiye gidişin yanında benim uyarılarım Türkiye'nin daha başarılı olması için iyi niyetli uzman uyarıları. Son olarak şunu da söyleyeyim Bakan Günay kültürel varlıkların turistik ürünün pazarlanmasında önemini özellikle vurguluyor ama Türkiye standında bu vurgu hissedilmiyor.
İnternet turizm sektörünü değiştiriyor
Dünya trendlerine gelirsek...
Dünya turizm sektörü bu yıl
Libya,
Tunus, Mısır'dan yayılan
isyan dalgası ve Japonya'daki depremden etkilenecek. Ancak bu etkilenmenin bir trendsel dönüşüme yol açacağını söylemek zor. Dünya turizmini etkileyen en önemli trend internet, sosyal medya...
Bu nedenle de ITB Berlin'de bu konuda çok sayıda pazarlama ve
satış ağırlıklı sunum vardı. Ayrıca çok sayıda sadece internet aracılığıyla satış yapan, aracılık yapan firmanın standı. Bu sayının gelecek yıllarda artacağını ve fuarda
küçük destinasyonlara ait stantların da çoğalacağını düşünüyorum. Turizm sektörünün işleme mantığı değişmeyecek ama internet oyuncuları ve güç dağılımı daha fazla tüketiciye kaydırarak değiştirecek...
THY, Sky burada
Pegasus ve
Atlasjet nerede?..
THY'nin de içinde olduğu Türkiye standının dışında gezerken dikkatimizi çeken sizi gururlandıran stantlardan birisi
Sky Airlines, German SKY Airlines, GTI ve Adam&Eve markalarının sahibi Kayı Grubu'nun 550 metrekarelik standı.
Kayı Grubu geçen yıl Almanya ve çevre ülkelerden tam 850 bin turisti Türkiye'ye taşımış. Almanya'dan Türkiye'ye 4 milyon turist geldiğini düşünürseniz Kayı'nın ne kadar önemli bir işlev üstlendiği de ortaya çıkar.
Yukarıdan resme baktığınızda Kayı Grubu'nun Antalya'dan doğan uluslararası bir Türk turizm markası olduğunu anlıyorsunuz. Fuarın bütününü düşündüğünüzde de Türkiye, THY'den sonra üçüncü uluslararası oyuncumuz. Özel sektör olarak ise tek...
Türkiye'nin 50 milyon turist sayısına "sürdürülebilir" bir biçimde çıkması, örneğin İspanya'ya Almanya'dan giden 9 milyon turisti çekebilmesi için Bakanlığın Kayı gibi grupların önünü açması ve yeni Kayı'lar yaratması şart...
TÜRSAB'ın İkinci Başkanı Ve Kayı Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Talha Görgülü özetle "Grup olarak
havacılık sektöründe büyüyeceğiz. Yurtdışında geçen yıl 850 bin kişi taşıdık. Bu yıl iç hatlara girdik 50 günde 70 bin yolcu taşıdık. Yıl sonunda 1 milyonu geçeceğiz.
Stratejimiz havacılıkta büyümek" dedi.
Doğru bir strateji.
Havayolları turizm sektöründe
kilit değişken ve artık havayolu olmayan aracıların fiyat avantajını yakalamaları mümkün değil. Türkiye'nin bu nedenle THY gibi havayolu oyuncularını fazlalaştırması gerekiyor. Ben de soruyorum: Onun bunun 77 santimiyle, kalkmasıyla iç pazarda erkek takılan, Pegasus ve Atlasjet niye Berlin'de yoklardı? Türkiye'yi yurtdışında temsil etmek ve turist getirebilmek için 77 santim ya da zamanında kalkma yetmiyor mu acaba? Para sevgisinden başka sevgilerin mi olması gerekiyor?
Reklametre (6
Mart-
12 Mart)
En iyi TV
1.Kader kısmet tavşanı (
Anadolu Hayat Emeklilik)
2.Ayaklı
Blackberry (
Vodafone)
3.Seramiksan Sözü (Seramiksan)
4.Sınırsız Manzara (Onaltı)
5.Hadise'li bebekler (Mofix)
En İyi Gazete
1.Hosteslere Para (Atlasjet)
2.Kim demiş (
Hyundai)
3.Kaç Adalı (Nish
Adalar)
4. Quattro, Zincir (
Audi)
5. Sayılı Evler (Sinpaş GYO)
İnternet İlk Beş
1) gnçtrkcll-Bumu Bumu (bumubumu.gnctrkcll.com)
2) Prima-Unicef (
Facebook)
3)
Yapı Kredi Play-Sahne Senin (Facebook)
4) Eti-Paylaş Bi Eti (Facebook)
5) Vaselin-Soru Cevap (Facebook)
Özgür Karaçak'tan İnternet'ten Özgürce
Her yıl aynı yalan
Yeni yıla girerken reklamverenler otururlar ve gelecek yılki
iletişim çalışmaları ile ilgili bir ton planlama yaparlar. İşte bu planlama çalışmaları sırasında yaklaşık son 5 yıldır hep gündeme gelen bir konu vardır. Hatta bu durum kalıplaşmış bir cümleyle ifade edilir.
"Bu sene reklamcılıkta,
mobilin yılı olacak."
Bu kehanet henüz gerçekleşmedi ama bir gün gerçekleşirse birileri çıkıp biz demiştik diyecekler. Yani siz şimdiden her sene başı strateji toplantılarınızda bu cümleyi kurarsanız önümüzdeki senelerde şirketinizde parlayan bir
yıldız haline gelmeniz kesinleşir. Benden söylemesi.
Futurist ve inovatif olmak elbette ki değerlidir. Ama lisedeki
efsane matematik öğretmenimin söylediği gibi "Sonucu g.tünden sallama! Önce verileni anla, sonra sonuca ulaşmaya çalış..."
Yani önce Türkiye pazarındaki mobil cihaz dağılımına, bunların ne kadarının akıllı telefonlardan oluştuğuna, insanların bu cihazlarla interneti nasıl kullandıklarına, bağlı bulundukları operatörlere ortalama ne kadar para ödediklerine, hatta ellerindeki cihazları gerçekten kullanmayı bilip bilmediklerine ve çok daha fazlasına bir bakacağız ki bu sene mobilin yılı mı olacak anlayacağız.
Mobil reklamcılık, ambalajdan çıkan şifreyi SMS ile bir yere yollamaktan ibaret değildir. Çok daha fazla imkân ve teknolojik fonksiyona sahiptir. Ama bu çözümler, tüketici hazır olduğunda sunulacaktır.