Felaketler; en etkili öğreticidir. Sorun; öğrenme maliyetinin faturasında... 11
Eylül saldırısı ardından terörizmin yükselişi, küresel
ısınma, büyük çevre
felaketleri ve
Japonya' da dün yaşanan insanlık tarihinin en büyük 5'nci
depremi...
Ekonomik krizi de hesaba katarsanız, belirsizliğin; "tek belirleyici" olduğu dünyada "işi sürekli kılmak" en önemli kavramlardan biri haline geliyor.
İş sürekliliği, bir kurumun veya işletmenin, her hal ve şartta, bütün etkenlere hazırlıklı olmasını anlatıyor. Özetle; başınıza ne gelirse gelsin, işiniz devam etmeli.
Bunun için kendi felaketleriniz kadar, başkalarının başına gelenlerden de
ders çıkarmak şart. Mesela Japonya'da yaşanan felaket, tsunaminin etkilediği coğrafyalar ve buralarda yaşanan inanılmaz yıkımlar...
İş Sürekliliği Stratejileri ve Felaket Planlaması'nın Türkiye'de henüz yeterince önemsenmediğini biliyoruz. Pek çok kurumun hazırlığı yok ve firmaların üçte biri böyle bir kavramı duymamış bile.
Fakat bazı
sektörlerin farkındalığı daha yüksek. Mesela;
11 Eylül'den sonra
finans sektörü bu alanda yatırım yaptı. İstanbul'daki bankalar yok olsa bile, 2 saat sonra her biri, örneğin Ankara'da yeniden oluşturulabiliyor.
Ancak reel sektör ve KOBİ'ler, konuya hâlâ
yabancı.
Genelde darbeden sonra demokrat, krizden sonra ekonomist ve depremden sonra jeolog olduğumuzdan; başımıza gelmeyince harekete geçmeyiz.
Ama Japonya bize ekranımız kadar yakın ve bu felaketten ders alabiliriz.
SABAH